8 füze



ABD ile Eğit-Donat Projesi çerçevesinde 500 civarında Özgür Suriye Ordusu üyesini eğittik. Washington'dan gelen CIA uzmanları, eğitilen ÖSO komutanları ile toplantı yaptı. "Eğitiminiz başarı ile tamamlandı. Sizden tüm birikim ve gücünüzle DAEŞ'e saldırmanızı istiyoruz" dediler.
ÖSO komutanları "Hayır biz Esad'la savaşacağız" diyerek talebi reddetti.
Sonrasında Suriye'ye girdikleri anda o ÖSO komutanları El-Nusra tarafından kaçırılıverdi.
Tüm dünya medyası "Yeni eğitilen komutanlar cepheye yola çıktıkları anda hiç savaşamadan paçayı fena kaptırdı" diye dalga geçti adeta. Hiç kimse fotoğrafın arkasına bakmadı. Terör örgütü DAEŞ ile savaşması istenen yeni eğitilmiş muhalifler, "Benim hedefim Esad" cevabı verince bir başka terör örgütü El-Nusra tarafından hiç savaşmadan tuzağa düşürülüveriyordu. Yani bu olayla birlikte Ankara El-Nusra'nın da arkasında CIA'nın olduğunu görmüştü. Önceki gün Türk topraklarına bir füze düştü. "El- Nusra" bölgesinden geldiği açıklandı. Çok ilginçtir dün de DAEŞ bölgesinden 8 füze Kilis'e düşüyordu. Geçtiğimiz hafta Esad'ın bir tek mermi atmadan DAEŞ'e hediye ettiği Palmira başsavcısının açıklamalarına yer vermiştim. O başsavcı "DAEŞ bölgesi Palmira'da Rus teknisyenler petrol kuyularını onarıyor, Esad o petrolü terör örgütünden alıyor. Alım satımı yapanlar ise Rus işadamları" diyordu.
DAEŞ'in içinde de tıpkı PKK-PYD'de olduğu gibi hem Washington hem de Moskova vardı. Onu da Suriye'ye, Ortadoğu'ya hatta Afrika'ya yerleşmek için kullanıyorlardı.
Suriye'yi hallettiklerinde Libya'ya yerleşmek üzere geçiş yapıp DAEŞ sayesinde oralara da çörekleneceklerdi. Nitekim DAEŞ iki ve üç numaralı komutanlarını Libya'ya kaydırıyor, şehirler alıyor, Nijer'den Tunus'a her taraftan binlerce gönüllüyü toplayıp Kaddafi'nin eski ülkesine taşıyor, buradaki aşiretler arasındaki sorunları da çözüp kendisine katıyordu.
Afrika'dan Avrupa'ya en kolay geçiş yolu yeryüzünde Libya'ydı. Avrupa mültecilerle batırılacak, BİRLİK dağıtılacaktı. Önceki gün Almanya ve Türkiye oturdu, ortak bir anlaşma taslağı hazırladı. Mülteci akınını durdurmak için Berlin ve Ankara anlaşmış, şimdi geriye diğer Avrupa ülkelerinin iknası kalmıştı. İkna da artık AB lideri Almanya'nın Başbakanı Merkel'in göreviydi. Avrupa ile anlaşma noktasına gelip, mülteci akınını durdurmaya kalkarsan ertesi gün DAEŞ tarafından 8 füze gelirdi. Halbuki geçen hafta burada "Ruslar mülteci akını ile kendilerine yaptırım uygulayan AB lideri Merkel'i devirmek, müeyyideleri kaldırtmak istiyor" diye yazmıştım.
Benden 48 saat sonra aynı açıklama NATO komutanı General Philip Breedlove'dan geldi,"Moskova mültecileri kullanarak Merkel'i indirmek, ambargoyu kaldırtmak istiyor" dedi. Biz masada AB ile vizeleri kaldırma, neredeyse AB üyesi olma yoluna girip, onları mülteci hücumundan kurtarmaya kalkarken bundan en çok rahatsızlığı tabii ki Washington ve özellikle Moskova duyacaktı. Adamlar sadece Türkiye'den Avrupa'ya geçen mültecileri yeterli bulmayıp, aylardır Libya'da DAEŞ'e yatırım yapıyorlardı. Avrupa'ya en kolay yoldan ikinci kapıyı açmak için TERÖR YOLU inşa ediyorlardı. Sadece Libya değil, tüm Afrika kıtası için Libya-İtalya arasında bir Moskova-Washington yapımı bir göç KÖPRÜSÜ kurulacak. Ayrıca bu geçiş yolu sayesinde Avrupa başkentlerine DAEŞ patentli daha fazla terör ihraç edilecek.
Moskova, Avrupa'ya yakınlaşan ve mülteci akınına çare olacak Türkiye'den son derece rahatsız. Zaten bir de düşen uçak krizi var.
Bu nedenle Kilis'e düşen füzelerin perde arkasında yer almanın yanısıra PKK-PYD ikilisini de Türkiye'ye daha fazla terör ihraç etmek için ter döküyor. Hedef'te Merkel ve Erdoğan var... Ankara tüm bunları görüyor ve asla boş oturmuyor.
İngiltere'deki baronların gazeteleri de dün Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a saldırıyor.
Satır aralarında ise baklayı ağızlarından çıkarıyorlar; "Türkler'e mültecileri durdurmak için İngiltere'nin cebinden iki defa 250 milyon sterlin çıkacak" diye... Herkes ülke çıkarlarının peşinde, her türlü argümanı kullanıyor. Ve dün Erdoğan'a saldıran o İngiliz gazeteleri"Türkiye Cumhurbaşkanı'nın ne yapacağı öngörülemiyor. Ülke çıkarları için sürekli karar değiştiriyor" deniyor. Evet "Ülke çıkarlarını korumak" Erdoğan için Londra'da "SUÇ" olarak görülüyor. Demek ki Ankara doğru yolda!

Yorum Gönder