Kullanma sanatı
in
almanya,
ingiltere,
türkiye,
yeni dünya düzeni
- on 00:14:00
- No comments
Henüz 1. Dünya savaşı başlamamıştı.
Siyonist Baronlar, Avrupa'da ve Amerika'da bankalarla ülkeleri kontrol etmeye başlamıştı. Aynı zamanda hem ABD hem de Avrupa medyası ellerindeydi. Ve medyalarında tüm Avrupa'ya öfke kusarlarken, sadece çok ilginçtir Almanya'yı göklere çıkarıyorlardı. Öyle bir yayın yaptılar ki, bir anda tüm ABD kamuoyu ALMANCI oluverdi. Almanya harikaydı, özgürlükleri getiriyor, insanları seviyordu.
Almanya süperdi, tek dosttu. Almanya demek artık Amerika demekti.
1.Dünya savaşı patladığında Almanya kazanmak üzereydi. Fransa ve İngiltere barış istiyor, masada Almanya'nın isteklerini yerine getirmeye hazırlanıyordu. Amerika'yı medya ile Almancı yapan Siyonist bankaların para babaları, yenilmek üzere olan İngiltere'nin kapısını çaldılar. "Almanların yanında yer alan Osmanlı'yı parçala, sen petrol bölgelerini al, bize Filistin'i ver. Biz de Almancı yaptığımız Amerika'yı dönüştürür, İngilizci yaparız. ABD'yi sizin yanınızda savaşa sokar, kazanmanızı sağlarız." dediler. O güne kadar, Rotschild, Rockfeller, Kuhn Loeb gibi Siyonist PARANIN FİRAVUNU bankacılar, İngiltere'ye bir cent dahi vermemişti. Parasız ve Almanya karşısında tükenmek üzere olan İngiltere hemen anlaşmayı kabul etti.
İşte o andan itibaren Londra artık bankacı Siyonistlerin elindeydi. Ve sahip oldukları medya ile Almanya'ya saldırmaya başladılar.
Almanya "KATİL DEVLET"ti. (Bu söylem bugün bana hiç yabancı gelmiyor.) Sivilleri, hatta hemşireleri bile öldürüyordu. Öyle ileri gittiler ki "Almanlar Hun kökenli Türk, cani, bebekleri kesiyorlar, çocukları öldürüyorlar" diye manşetlerde yaygaraya başladılar. Kısa süre önce alkışladıkları Almanya artık "DİKTATÖR" tarafından yönetilen, özgürlükleri kısıtlayan, insan hakları ve hukuku rafa kaldıran bir ülkeydi.
Almancı Amerikan halkı bu yayınlarla bir anda dönüverdi. Artık Washington'da, New York'ta sokakta gezenler Almanlardan nefret ediyordu. Nefret tohumlarını ekip ürün almaya başlayan Siyonist medyanın sahibi bankerler hemen başkan Wilson'un kapısını çaldılar. Nasılsa şartlar oluşmuştu.
Toplantıdan çıktıklarında başkan Wilson "Amerika Birleşik Devletleri olarak Almanya'ya savaş ilan ettik" diyordu.
Banka-Para-Medya işte yeryüzünde böyle bir güçtü. Osmanlı'yı parçalamaya, tüm petrol bölgelerinin elinden gitmesine, 11 milyon metrekare topraktan bir milyon metrekarenin altına düşmesine yol açacak kadar muazzam bir SİLAHTI. Bugün o bankerlerin hepsi aynı zamanda parçalanan Osmanlı'dan elde edilen topraklardaki tüm petrol kuyularının üzerinde oturuyor. Ve sahip oldukları medya ile yine Türkiye'ye, Ankara'ya, Erdoğan'a saldırıyor. DAEŞ kurulduğu günden beri, "Türkiye bu terör örgütüne yardım ediyor" diye yazıyorlar. DAEŞ'i obüslerle vuruyoruz, Başika'da askeri üs ile durduruyoruz, üzerine uçaklar kaldırıyoruz, yine de aynı sakızı çiğniyorlar. Türkiye, DAEŞ'e katılmak üzere ülkemize gelen tam 3 bin yabancı teröristi yakalayıp hapse attı ya da sınır dışı etti. İçlerinde Paris'i kana bulayanlar vardı, Fransız istihbaratı uçağı karşılayıp yakalama gereği bile duymadı.
Hatta Danimarka'ya geri gönderdiklerimizi, rehabilitasyon merkezlerinde lüks içinde ağırlayıp, iş buldular, maaşa bağladılar.
Adamlar hala topun ucunu bize çevirip, gazetelerinde "Türkiye DAEŞ'e çalışıyor" dedi. Tam 36 bin yabancının Türkiye'ye girişini yasakladık, DAEŞ'e katılmasını engelledik, o aşağılık medya yine susmadı.
60 DAEŞ militanı Belçikalıyı paketleyip ülkesine postaladı, yine durmadılar.
İçlerinde Brüksel'i havaya uçuranlar vardı, yine durmayacaklar. Türkiye'ye girişi yasaklanan 36 bin kişinin tamamına yakını, Avrupa'da elini kolunu sallayarak geziyor. Adamlar, DAEŞ ile mücadelede kollarını kıpırdatmıyor. Ve bize saldırıyorlar.
Onları anlamakta zorlanmıyorum. Çünkü, Avrupa'nın tüm başkentleri, Osmanlı'nın yıkılmasına neden olan o medyanın sahibi bankerler tarafından yönetiliyor. Saldırmaları da PKK'ya sahip çıkmaları da normal.
Benim içimi acıtan, PKK'ya sahip çıkan akademisyenler, aydınlar, MİT Tırları'na yapılan baskın ve bunun yerli medyada hala "DAEŞ'e yardım" diye pazarlanması.
Pazarlamacıların kimi ABD'ye, kimi Avrupa başkentlerine kaçtı... Kimi de kahraman ilan edildi. Solcusu- dindar görünümlüsü Amerikancı-İngilizci oluverdi bir anda! 100 yıl öncesi tarih sayfalarında yerini aldı. Tarih, bugünküleri de yazacak mutlaka!
Bekir Hazar
Yorum Gönder