Erdoğan’ın en büyük hatası
in
aydın doğan,
Doğan medya,
hürriyet,
pkk,
terör
- on 23:07:00
- No comments
Aydın Doğan'ın şebelek medyası ve mülâaneci takımı, asker ve polisimizi kahpe pusularla şehid eden terör örgütününpropagandasını yapmaya devam ediyor hâlâ.
Hem de en aşağılık, en sinsi yöntemlerle.
Mesela, akıl almaz şekilde karartma yapıyorlar.
İç savaş hazırlığı için kazılan hendekleri, tahrip edilen köprüleri, yakılan iş makinalarını ve HDP'li bir milletvekilinin PKK'ya erzak taşıyan otomobilde yakalanmasını görmezlikten geliyorlar, ila ahir.
İşlerine gelmeyeni de duymuyorlar tabii.
Daha geçen gün İngiliz medyasına konuşan adı lazım değil bir belediye başkanının, “Cizre'de Türkiye'ye karşı iç savaş yürütüyoruz” sözünü duymazdan geldiler.
“Türkiye Türklerindir” sofrasında türkü çığıran HDP'li Eşbaşkanın,Berlin'de, “PKK yenilmeyecek, TSK yenilecek” demeye getirdiğini duymadıkları, duyurmadıkları gibi.
Ama şehitler, şehitlerimiz, al bayrağa sarılı kınalı kuzularımızı, “karartmaya” güçleri elbette yetmedi.
Yetmeyince de, PKK'ye yönelen öfke selini boğuntuya getirmeye, hedef saptırmaya çalışıyorlar.
Bunun için de en iyi bildikleri yöntem, çarpıtmak!
Aydın Doğan'ın Hürriyet'inin, Sayın Cumhurbaşkanımızın canlı yayında milyonların önünde söylediği bir sözü çarpıtması bunlardan sadece biri.
İşin tuhafı…
Anlı şanlı “kültür- fizik” insanı Murat Belge de tıpkı “paralel”in“Sözcü”sü gibi hiç utanmadan bu yalana tenezzül edebiliyor.
Üstelik, Hürriyet gazetesinin sitesinde yayınlanan bu haber (tepkiler üzerine) kısa bir süre sonra yayından kaldırıldığı halde.
Peki o yaşta ve o müktesebatta bir insan nasıl olur da böyle pespaye bir yalana tenezzül eder?
Tek bir izahı var bunun:
O kadar dar bir alana “dûçar” oldu ki başka şansı kalmadı, naçar yalana sarılıyor.
Murat Belge'den küçücük bir müfteri üreten bu dar alana “mabet” de diyebilirsiniz; Erdoğan düşmanlığını din edinenlerin mabedi…
Bu mabetten konuştuklarında, Emin Çölaşan'la Murat Belge'yi ayırt etmek imkânsız hale geliyor.
Bir farkla ki, Murat Belge bu mabedi kimlerin inşa ettiğinin gayet iyi farkında!
Dünkü söz konusu yazısında bakınız ne diyor: “Tayyip Erdoğan 'Kemalist müesses nizam'ın muhalefetiyle karşılaşacağını bilerek geldi ve karşılaştı. Ancak, o 'müesses nizam', çok önemli bir araçtan, 'dış destek'ten yoksundu. Bu nedenle kolu kanadı kırıktı, alışılmış eylemlerini yapamadı. Gezi direnişiyle birlikte Erdoğan, işin başında hesaplayamadığı bir dirençle karşılaşmaya başladı…”
Muhterem bu kadar da açık sözlü işte!
O kadar ki, “Gezi gericiliğinin de paralel örgütün de PKK'nın da arkasında dış destek var, biz de bu desteğin nüfuz casuslarıyız, bizi yenemezsin” demediği kalmış.
“Dış destek” mi?
“Paralel devletin” kapatma aydınlarıyla birlikte imza attığı o beş para etmez bildirideki “Nazi Almanya'sı” vurgulamasıyla işte bu “dış desteğe” kuyruk sallamışlardı.
Murat Belge açık sözlü dedim ama hiçbir zaman Sevgili Çandarkadar olamaz.
Sevgili Çandar'da bu yetenek, nasıl desem, “boşboğazlık” düzeyinde.
Bir defasında, Edelman ve Wolfowitz'in hazırladığı raporu referans göstererek, “iktidara gelmeyi ve iktidarda kalmayı sadece Türkiye'deki sandık zannetmeyin” diyerek, Erdoğan'a, “Neocon vesayeti” adına adeta racon kesmişti.
Uzun lafın kısası, “Sandıklar Türkiye'de kurulsa da iktidarı ABD belirler” demeye getirmişti.
Türkiye'deki kavga, en nihayetinde, iktidar içerden mi dışardan (dış destekle) mı belirlensin kavgasıdır.
Her daim iktidarı seçmen belirlemiyor, ne sanıyorsunuz. Hatırladınız mı bir süre önce (27 Haziran 2015) bu sütunda, HDP'nin barajı aşması bile alınan bir kararın sonucudur, demiştim.
Dahasını isterseniz, “yerli” bir darbemiz bile yoktur. Türkiye'de 10 yılda bir ABD darbe yapmıştır.
ABD sadece taşeron değiştirmiş, 2002'de iktidara gelen Erdoğan veAK Parti'ye 2012'de (MİT krizi) “paralel örgüt” marifetiyle darbe yapmak istemiş ama başaramamıştır. 28 Mayıs 2013'te başlayan Gezi kalkışması ve 17 Aralık 2013 “mülâaneci” darbe girişiminden de sonuç alamayınca PKK'yı devreye sokmuştur.
Olan bitenin özeti bundan ibarettir.
1 Kasım seçimleri mahut “darbe mekaniğinden” çıkış seçimleridir. Seçim olmasın diye PKK taşeronuyla ellerinden geleni yapacaklardır.
Sayın Erdoğan, “bu ülke Ankara'dan yönetilsin, ecnebilerin malum merkezlerinden değil (ve söz bu milletin olsun)” şeklinde özetleyeceğimiz tavrını almakla en büyük “hatasını” yapmıştır.
Murat Belge'nin “dış destek” ifadesiyle kastettiği “dinamiğin” olanca öfkesini üzerine çekmesinin nedeni de budur.
Budur tiranların, nemrutların, firavunların, yezidlerin, müstekbirlerin Erdoğan'dan nefret etmesinin sebebi.
Asıl nefretleri de Türkiye Cumhuriyetinin Seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın şahsında, bu millettin bizzat kendisinedir.
Zira bu millet dün de “hangi ülkenin müstemlekesi olalım” diye tartışan eşhasa inat, “Ya istiklal ya ölüm” diyerek, ay yıldızlı bayrağın altında Kurtuluş Savaşı vermişti.
“Müstemleke olalım” diyen müstağribler de Kurtuluş Savaşı'nı “hata” mütalaa ediyorlardı.
Ne oldu?
Bizi bu “hatalar” var etmedi mi?
Yorum Gönder