İki hafta önce yıllardır Irak’ta inşaat işleri yapmakta olan bir Türk firmasında çalışan 18 işçimiz Bağdat’taki şantiye alanından kaçırılmıştı. İşçilerimizin görüntüleri geçtiğimiz cuma günü “Ölüm Mangaları” ismindeki bir terör örgütü tarafından basına servis edildi. Kaçırılma haberinin duyulmasından sonra yapılan yorumların çoğunda Türk işçilerinin büyük ihtimalle Türkiye’den fidye almak için hedef seçildiği görüşü öne çıkmaktaydı. Fakat görüntülerin yayınlanmasıyla birlikte bazı haber ajansları “Ölüm Mangaları” terör örgütünün fidye istemediği, Türkiye’den siyasi talepleri bulunduğu bilgisini paylaştılar.
Haberlere göre, söz konusu örgüt Suriye’de Baas güçlerine karşı mücadele yürüten Fetih Ordusu’nun Fua ve Kafrayya kasabalarındaki kuşatmaları kaldırmasını, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’tan tamamen çekilmesini ve en önemlisi Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Türkiye üzerinden petrol sevkiyatını durdurmasını talep ediyor.
Klasik dedektiflik kuralıdır: Bir adli vakada, suçluyu ortaya çıkarmakla görevli dedektif evvela söz konusu olayın gerçekleşmesinden kimin ya da kimlerin fayda sağlayacağı sorusunu kendisine sorar. Ardından da araştırmasını tamamen bu sorulara bulduğu cevaplar üzerine yoğunlaştırır. Aslına bakarsanız Türk işçilerinin kaçırılma olayının mahiyetinin tam olarak ortaya çıkarılması için de, bu kurala uygun hareket edilmesi gerekiyor.
Adı sanı daha önce pek duyulmamış, Irak’ın içinde veya dışında herhangi bir kayda değer eylem gerçekleştirmemiş “Ölüm Mangaları” eğer fidye talebinde bulunmuyor da, siyasi bir takım istekler ileri sürüyorsa, bu örgütün –diğer birçok terör örgütü gibi- bir maşadan ibaret olduğu yorumunu yapmak için terörizm uzmanı olmaya gerek yok.
Şayet “Ölüm Mangaları”nın maşa ya da taşeron olduğuna kanaat getirdiysek o zaman, kimin adına çalıştıkları sorusuna cevap bulmalıyız. Bunun için de taleplerinin mahiyetini tahlil etmeliyiz.
Esad rejimine karşı mücadele eden Fetih Ordusu’nun operasyonlarını durdurması elbette Suriye rejiminin işine gelir. Ama buradan hareketle, Suriye istihbaratının Irak’ın başkentinde bir eylem gerçekleştirme kapasitesine ve kabiliyetine sahip olduğu sonucuna ulaşmak çok kolay değil. Diğer iki isteğe bakalım.
Esad rejimine karşı mücadele eden Fetih Ordusu’nun operasyonlarını durdurması elbette Suriye rejiminin işine gelir. Ama buradan hareketle, Suriye istihbaratının Irak’ın başkentinde bir eylem gerçekleştirme kapasitesine ve kabiliyetine sahip olduğu sonucuna ulaşmak çok kolay değil. Diğer iki isteğe bakalım.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’tan çekilmesinden kasıt herhalde “sıcak takip” kapsamında bölücü terör örgütüne karşı yürütülen hava ve kara harekâtlarının sona erdirilmesi. Bundan Esad rejiminin herhangi bir fayda sağlaması söz konusu değil. Peki Türkiye’nin Kuzey Irak’ta, eğer bölücü terör eylemleri daha da tırmanırsa, belki de uzun süreli bir sınır ötesi harekâta girişmesi hatta gelecek kış orada kalıcı olması kimin işine gelmez? Hemen akla gelen iki unsur Bağdat yönetimi ve onun yakın destekçisi “Batı dünyasının yükselen gözdesi” İran.
Şimdi son talebe bakalım. Kuzey Irak petrolünün Türkiye üzerinden uluslararası pazarlara sevk edilmesinden bugüne kadar en fazla rahatsızlık duyanlar kimler? Yine karşımıza çıkan Bağdat ve Tahran.
“Ölüm Mangaları”nın Şii bir örgüt olduğu gerçeği de yukarıdakilere eklenince, şu veya bu şekilde Şam-Bağdat-Tahran hattında oluşan Türkiye karşıtı çıkar birlikteliğinin bir ürünü olarak faaliyet gösterdiği sonucuna kolayca ulaşabiliriz.
Elbette Bağdat ve Tahran yönetimleri hiçbir hal ve şartta Türk işçilerinin kaçırılması eylemine sahip çıkacak değiller. Ama Türk istihbarat birimlerinin ve az çok bölge dinamiklerini bilen herkesin, olayın gerçekleştiği ilk günden itibaren bu bağlantıyı kurmuş olduklarını tahmin ediyorum.
Diğer yandan, bu tür olaylarda “olağan şüphelilerin” yanı sıra, ilk anda uzak ihtimal gibi görünen bazı hususları da yapılacak analizlere dahil etmek beyin jimnastiği açısından faydalı olabilir. Eğer bir Türk inşaat firmasında çalışan işçilerin kaçırılmasının, Irak’ta faaliyet gösteren Türk firmalarının tamamında büyük bir endişeye sebep olduğunu, bazı firmalarda çalışanların Türkiye’ye geri döndüğünü, Irak’ta iş almak isteyen bazı firmaların ise artan güvenlik sıkıntıları gerekçesiyle girişimlerini gözden geçirmeye başladıklarını düşünürsek, belki de bu eylemin, “Ölüm Mangaları” terör örgütünün taleplerinin gerçekleşmesi için değil, Türkiye’yi Irak pazarının tamamen dışına itmek için yapıldığı çıkarımında da bulunabiliriz. O halde de, Türk iş adamlarının Irak’tan çıkmasının kimlerin işine yarayacağı sorusunu kendimize sormalıyız. Eminim bir çırpıda çok sayıda ülke ismi sayabiliyorsunuzdur.
Hangi amaçlara ulaşmak için, kimler tarafından yaptırılmış olursa olsun bugün itibariyle 18 vatandaşımızın bir terör örgütünün elinde rehin tutulması büyük bir problem olarak önümüzde duruyor. İşçilerimizin aileleri Ankara’dan gelecek olumlu bir açıklamayı alabilmek için televizyonlarının başından ayrılmıyorlar. Dolayısıyla 18 canın kurtarılması bugün için öncelikli meseledir. Olayın gerçek müsebbipleriyle hesaplaşmak daha ileriki bir tarihe bırakılabilir.
Prof. Dr. ÇAĞRI ERHAN
Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü
Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü
Yorum Gönder