Son Fırsat



Son fırsat

Ortadoğu karmakarışık.
Silahlar, bombalar, suikastlar, tuzaklar hep içinde bulunduğumuz coğrafyada. Geri kalan kısım ise borsalarla, dolar hareketleriyle sarsılmakta.
Mezhep savaşları, kardeş kavgası, komşuluk, hepsi tehlikede. Bir el sanki düğmeye bastı ve her şey yerinden oynadı...
Petrol fiyatları neredeyse ÜRETİM maliyetlerinin altına düştü. KÂR ortadan kalktı.
Tek geliri petrol olan ülkeler içeride ciddi sıkıntı yaşamaya başladı.
Bir süre önce Amerika'da yapılan gizli toplantıda "Petrol 20-25 dolara düşerse kim ayakta kalmakta zorlanır?" sorusu tartışıldı. Bunu tartışanlar aslında dünyayı yöneten akıllı birkaç insandı. Büyük oyunu masa başında kuruyorlar, herkes de uymak zorunda kalıyordu. Çıkan faturadan kimse kaçamıyordu.
Masa başında toplananlar 4 ülkenin yere serileceğini düşündü. Vardıkları sonuç KANADA , İRAN, RUSYA ve VENEZUELA'nın ayakta kalma şanslarının olmadığını gösteriyordu. Eskiden olduğu gibi biz askerleri, bombaları, orduları bekliyorduk. Oysa ülkeler EKONOMİ ile para ile fethediliyordu. Dizginleniyordu.
Söz dinlemediğinde ise çökertiliyordu.
Amerika bir anda FAİZİ artırdı.
Para anavatanına dönmeye başladı. Oysa 2006'dan beri çok kişi DOLARIN gücünü yitirdiğini ve Amerika'yı zor günlerin beklediğini yazıyordu.
Oysa DOLAR değer kaybettiği zaman ABD ekonomisi kötüye gitmiyordu. Hem sorumlulukları hem de borçları azalıyordu.
Mesela New York'ta bir simit evi açan Türk, 100 bin dolar (300 bin lira) yatırmışken değer kaybıyla bu para 250 bine düşüyordu!
Şimdi ise Amerika'nın sorumluluklarının TAVAN yapacağı yeni bir dönem başlatıldı.
J.P. Morgan'da 500 milyar dolarlık fonu yöneten Frank Gutierrez, "2016 sonuna kadar ABD'ye 3 trilyon dolar geri gelebilir" dedi.
17 Aralık-2 Ocak tarihleri arasında, yani faiz artırımının yapıldığı günden bu yana, ABD'ye 486 milyar dolar giriş yaptı.
Bunun 196 milyar doları Çin'den geldi. Petrol fiyatları da düşüyor, petro-dolarları değerlendiren BARONLAR da eldekinden oluyordu. PARA ile kimsenin Amerika'ya meydan okumasına izin verilmiyordu. Washington bunu istiyordu. Ne EURO , ne YEN, ne de YUAN! Kimseyi karşılarında görmek istemiyorlardı. PARA ile SİYASET kardeşti. YAPIŞIK kardeş. Para hareketleri sonuç verince siyasi sahnede pek çok değişiklik olurdu. Değişikliğin olacağı yer artık herkesin bildiği 
ORTADOĞU'YDU... 
Fakat son kareyi kimse bilmiyordu. Bizi neyin beklediği konusunda kafalar karışıktı. 400 yıl yönettiğimiz bu coğrafya tekrar bizimle kenetlenecek miydi? Yoksa elimizdekiler de mi gidecekti?
Bölünecek miydik?
Erdoğan belediye başkanı olduğu günden bu yana saldırı altında! Genelde bizim siyasilerimiz İÇERİDEN indirilir, içeriden zarar verilirdi! Bakın örnek çok! Sadece ve sadece Erdoğan dışarıdan saldırıya maruz kaldı. Bütün mahalle geldi.
Saray'dan geldiler, Diktatör'den geldiler, Gezi'den geldiler, 17 Aralık'tan geldiler, Oslo'dan geldiler... Geldiler de geldiler... DIŞARIDAN! Neden?
Çünkü Erdoğan'ın siyasi ömrü ne kadar uzarsa sınırların değişme ihtimali o kadar fazlaydı. Başbakan olur olmaz bizim bildiğimiz kesim hemen ayağa kalktı ve feryadı bastı: TÜRKİYE EKSEN KAYMASI YAŞIYOR ! Yani Ortadoğu ile ilişkileri rayına koymaya başladığınız anda Türkiye'nin eksen kayması yaşadığını söylüyorlardı.
Oysa Ortadoğu'da EKSEN yoktu ki kayalım! Üretilen bir şey yokken orada EKSEN de olmazdı. Petrol vardı, gaz vardı, onun da fiyatını Washington belirliyordu.
Ama Türkiye EKSEN oluşturmak için bölgeye inmek zorundaydı. Türkiye olmadığı için eksen olamıyorlar, 'Olmasın' diye de bizim dönmemizi engelliyorlardı. TÜRKİYE BÖYLE BİR KISKAÇTAYDI! Yıllardır.
Erdoğan bunu kırdı. Büyük mücadeleyle... Osmanlı yıkıldıktan sonra EKSEN'i çöpe atanlar şimdi korkuyordu. Titriyordu. Osmanlı buraları 400 yıl yönetti.
Adaletle... Amerika DOLAR'la meydan okurken, petrolün fiyatını da kontrol ediyordu.
Zamanla ÖLDÜRMEK için!
Bu ölüm gerçekleşinceye kadar Ankara bölgeyi, doğal olarak petrol trafiğini kontrol edecekti.
Amerikalılar DOLAR'ı tahtta tutarken bizim de bölgede rakipsiz güç olmamıza razı gelecekti.
Başka şansları yoktu. Avrupa'nın kestiği ULU ÇINAR 'ı yeniden yaşatmak için destek vermek durumundaydı. Zaten kollarımız canlandı ve pek çok yere ulaştı...
Bakın Türkiye, döndüğünü camilerle dünyaya gösterdi. Bunu göstermeye de devam edecek.
Büyük, hem de çok büyük olacağız. Tek bir sorunumuz var! Biz bölgede büyürken bize ses çıkarmayacak olanlar ileride kontrolü ele geçirebilmek için farklılıklarımızı kullanmayı düşünüyordu. Bölgede yayılırken içeride zaaf gösterecektik. Onlar böyle düşünüyordu. Kimse kumar oynamak istemiyordu. En zayıf yanımızı, günü geldiği zaman kullanmak isteyeceklerdi. Belki 20-25 yıl sonra! Biz de bunu bilerek gitmeliydik. İçerideki bütün farklılıkları ZENGİNLİK olarak görmeliydik. SOL da olsa SAĞ da olsa bizim olmalıydı. Bu memleketin havasını solumalı, suyunu içmeliydi...
Bizi hep DIŞARIDAN gelen rüzgarla devirdiler. Büyük hem de çok büyük olacağız. DOLAR herkesi vururken sadece bizi PAS geçecek. Herkes kaybederken sadece Türkiye kazanacak.
Bekleyin görün! Bizden kimsenin burnu bile kanamayacak. DENGE kuruldu çünkü. EKSEN olmamız için PETRO-DOLARLARI alacağız ve üretim modellerimizi geliştireceğiz. Yapmamız gereken bu! ÜNİVERSİTELER kavganın değil MODEL kurmanın anavatanı olacak.
Farklılık, farklı üretimleri beraberinde getirecek. Farklı olmayı AYRI olmak gibi görürsek canımız yanar. Hepsinin bize sonsuz ihtiyacı var.
İçeride bir olalım, yürüyelim...
Zengin, hür, bereketli ve akıllı TÜRKİYE'de...
Enerji, para, ordu, siyaset ve EKSEN olma kabiliyeti bizi rakipsiz yapacak!
Washington DOLAR 'ı geri çağırarak bölgeye gelecek felaketi haber veriyor.
Etrafımızda çok şey değişecek.
Tek biz POZİTİF olarak değişeceğiz. Komşularımızın üzüleceği, ayrılıkların körükleneceği bir dönem kapıda...
İçeride omuz omuza olalım.
Ve yürüyelim.
Bir daha bu fırsat gelmez!

Pasta savaşı


Kavga küresel ölçekte sürüyor. Giderek de aratacak.
Charlie Hebdo'dan sonra gelen PARİS saldırısı gerginliği tavan yaptırdı. Senaryo gereği Müslüman olması gereken gençler ellerinde bomba ve Kaleşnikoflar'la ortalığı kana buladı. Fransa'yı titretti.
Avrupa Birliği için UYKUSUZ GECELER başlattı.
Charlie Hebdo, Peygamberimize karikatürle başlayan saldırılar, Paris derken dün MALİkarıştı...
Fransa'nın daha yeni DARBE yaptığı ülkede OTEL basıldı.
Buraya geleceğiz ama arada Türkiye'de hiç konuşulmayan önemli bir ayrıntı kaldı!
Paris saldırısında 132 masum insanın ölümünden sonra FRANSA kırmızı alarm verdi. Saldırının egemenlikleri olan her toprak parçasında süreceğini biliyorlardı.
Onlar da tıpkı FERGUSON'da olduğu gibi Amerika'yı en zayıf yerinden, SİYAH NOKTASINDAN vurmak istedi. Yine bir polis ile siyahi genç arasındaki gerginlik ölümle bitti. 24 yaşındaki Jamar Clark, polis kurşununa hedef oldu... Polislerin ismi açıklanmadı, hemen izne gönderildi. Clark'ın "tehdit, soygun ve küçük miktarlarda uyuşturucu bulundurmaktan" sabıkalı olduğu iddia edildi. Ancak bu daha sonra asılsız çıktı. Bunun üzerine Minneapolis ve Ferguson'un batısında ayaklanan 100 bini aşkın siyahi Amerikalı, polislerin yargılanmasını istedi. 100'ün üzerinde otomobili ateşe veren siyahlar, polisin Clark'ı suçlayan ifadelerinin yalan olduğunu söyledi.
Gösterilerde 14 kişi gözaltına alındı. 11 kişi de yaralandı. Şehir alev topuna döndü...
Bu Paris'ten hemen sonra Fransızlar'ın CIA'ya verdiği mesajdı: "Sizi evinizde rahat bırakmayız!" Tabii, Ortadoğu ve Afrika YÜZYILLIK planla şekillendirilmek isteniyordu. Eski oyuncuların sınırlandırılması ve devredışı bırakılması amaçlanıyordu. Amerika bunu yapmaya mecbur, Fransa ve Avrupa'nın da bunları koruması kaçınılmazdı... Hollande göreve geldikten sonra Afrika'daki sömürgelerini ikişer kez ziyaret etti. Ancak MALİ farklıydı. Buraya tam 7 kez gitti.
Zaten yakın dönemde DARBE ile kontrolü tekrar ele aldı. Ancak Fransızlar bunları yaparken Amerika hiç boş durmuyordu. 
Burkina Faso: ABD, Burkina Faso'nun Ogadogu bölgesinde 2007 yılından bu yana askeri üs bulunduruyor. Ogadogu'daki üs ABD'nin bölgedeki istihbarat faaliyetleri için kullandığı üs olarak biliniyor.
Buradan havalanan casus uçaklar, Mali, Moritanya ve Sahra bölgeleri üzerinde uçuşlar gerçekleştirerek istihbarat topluyor.
2015 yılında 4 bin Amerikan askeri daha bölgeye gitti. 
Kongo: ABD askeri birliği, "Tanrının Direniş Ordusu" isimli Hristiyan isyancı grubu aramak için Kongo'ya geldi. Ne zaman?
2015... 
Orta Afrika Cumhuriyeti:ABD, Orta Afrika Cumhuriyeti'ne (OAC) Nisan 2013'te küçük bir grup asker gönderdi. Terörle başa çıkmak için çırpınıyorlar!
Çad: ABD, Boko Haram'la mücadele etmek için 4000 asker gönderdi. 
Mali: Mali'ye 2013 Nisan'ında 10 asker gönderen ABD, buradaki birliğin çatışmalara dahil olmayacağını açıkladı. Ancak Boko Haram nedeniyle bölgeye 3 bin asker gönderdi. Yıl 2015. 
Nijer: ABD, 2014 yılında askeri hava üssü kurdu. Drone'ların bulunduğu üste 100 ABD askerinin görevlendirildiği ve istihbarat toplama faaliyetlerinde çalıştıkları duyuruldu.
Nisan 2015'te ise 3 bin asker daha bölgeye gitti. 
Gine: ABD, 2015 yılının ilk günlerinde ülkeye 2 bin asker gönderdi.
Cibuti:ABD'nin Afrika'daki en büyük askeri birliği burada.
Ülkedeki Lemonnier Kampı'nda ABD'nin 4 bin askerlik bir birliği bulunuyor...
Tabii bizler MAGAZİNLE, SPORLA uğraşırken bunlardan haberimiz olmuyordu.
Adamlar dünya çapında PAZAR KAVGASI yaparken bizler içeride "Nasıl istikrarsızlık meydana getirebiliriz?" diye düşünüyorduk! Sarayı manşetlere taşıyor, ALTIN KLOZETyalanıyla ülkeyi karıştırıyorduk... Zaten bu oyunu ANLAMADIĞIMIZ İÇİN GELİP DÜMENE GEÇİYORLARDI. İki ateş arasında bu nedenle kalıyorduk... Ülkeyi biz yönetemeyince kumanda onlara geçiyordu. Düne kadar... Neyse... Devam... Fransa ve Amerika arasındaİSTİHBARAT SAVAŞLARI yaşanırken, Avrupa uyuyamazken, tiyatrolar, galeriler, müzeler, sinema salonları, stadlar boşalırken FRANSIZ HABER AJANSI SUR'a 15 GAZETECİgönderdi... Yeni yeni... Demek ki Diyarbakır ya da etrafında OPERASYON yapılacaktı ve birileri bunun için kendi ülkesini bırakıp buralara kadar geliyordu...
Hendeklerle PKK ile uğraşıyorlar, askerin polisin giremediği alanlara ellerini kollarını sallayıp girebiliyorlardı. Neden? Müslümanlar'ı kucaklamak için yola çıkan Ankara'yı KÜRT SORUNU ile durdurmak için olmasın sakın! DÜŞÜNÜN! Dün OTEL baskınının yaşandığıMALİ gerçekten Afrika'daki kilit ülkelerden biriydi. Otel Radisson Blu'nun sahipleri de ilginçti... Otel zinciri CARLSON şirketine aitti. Ailede şirket yetkilerini Marilyn Carlson Nelson ve Barbara Carlson Gage kullanıyordu...
Carlson Nelson, "Fransa bizim için çok önemli. Çünkü dünya turizminin kalbine kan, Fransa'dan gider. Paris benim için başkadır. Orada okudum. Her yıl birkaç kez Paris'e giderim. Çok önemli iş anlaşmaları hep Paris'te imzaladım" diyecek kadar FRANSIZ'dı!MALİ ayrıca yerin altındaki zenginlikleri ile çok farklı bir parantezi hak ediyordu!
Afrika'da yerin altında olan ne varsa hepsi bu ülkede mevcuttu. Hepsinde de rezerv olarak ilk 3'teydi...
Altın, elmas, bakır, mermer, alçıtaşı, kaolin, fosfat, lityum ve kaya tuzu gibi madenler yönünden çok ciddi potansiyele sahip olan Mali'de özelleştirme 12 yıl önce yapıldı. 3 yıl sonra yani 2018 yılında bu süre doluyordu! Anladınız mı kavgayı!
Devam...
Şimdi bir de unutulan ve görülmeyen bir detaya daha gidelim...
Fransa, bir eşi olmayan şekilde Mistral adını verdiği helikopter gemisi üretti.
Rusya bu gemilerden 4 tane almak istedi, 2 tanede anlaşıldı.
Rusya parasını da ödedi ama Fransa 1 milyar dolar tazminatı göze alarak bu gemileri Rusya'ya vermedi.
Üstüne üstlük geçenlerde Mısır'a sattı.
Fransa satıştan vazgeçmenin nedenini Ukrayna olaylarına bağladı.
Rusya gemileri alabilmek için bu gemiler için özel üretilen K-52 helikoperlerinden bile almaya razı oldu ama Fransa yine de satmadı.
Bu nedenle RUS MEDYASI Paris saldırılarını eleştiren hiçbir şey yazmadı!
Yazmaz da...
Yani Fransa, Afrika ve Ortadoğu'nun yanı sıra SÜVEYŞ için de büyük oynuyor, büyük zar atıyordu! Rahatsızlık buydu! Hem yeraltı zenginliklerini, hem de geçiş yollarını tutmak istiyordu. Avrupa için hayati önem taşıyan bu hareket Amerika'nın sonu demekti...
Kavga bu! Türkiye işin tam merkezinde...
Amerika da Avrupa da kazanmak için ANKARA'yı yanına almak durumunda... Tabii bunu da şeker dağıtarak yapmayacaklar... DENGENİN tam ortasında Türkiye var...
İki güçten birinin ipini çekecek! Bir yanda içlerine yıllardır bizi almayan Avrupa, diğer yanda bizi ÜS gibi gören ABD... İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonraki en büyük PASTApaylaşımı geldi Ankara'yı öne çıkardı... Biz bir şey yapmasak bile gelip elimizi öpecekler. Ama AKILLI YOL ALDIĞIMIZDA BÜYÜK TÜRKİYE eski günlerinden daha da görkemli olarak geri gelecek. Bu adamların hepsi bunu biliyor, tek bilmeyen bizim içerideki yabancılar... Ne dersiniz? Haksız mıyım?

Katil transferi



"Şöyle bir düşünün" dedi dostum.
Rusya, Azerbaycan, İran ve Irak petrolleri ile doğalgazının tamamının Türkiye üzerinden boru hatları ile Batı'ya pompalandığı bir manzara... Ve bu boru hatlarındaki manzaraya uzun vadede eklenecek Türkmenistan, Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar gibi ülkeler... "Bu fotoğrafı çok iyi analiz edin" diye devam etti. Evet bugün petrol satan ülkelerden çıkan bir tanker yolda tam 90 kez el değiştiriyor. Dünya piyasalarındaki fiyatları bu el değiştirmeler çok etkiliyor. Eğer sen tankerleri ortadan kaldırır, petrol ve doğalgazı tek merkezde toplayıp, en çok tüketilen Batı'ya sevkedersen ne olur? İki kıtayı birbirine bağlayan Türkiye "SÜPER GÜÇ" olarak meydanlara iner. İşte bu tablo birilerini çok ürkütüyor.
Bütün Avrupa şu anda Suriye'de PKK'nın kontrolündeki YPG ile KANDİL hayranı kesildi şu anda. Ve o YPG Suriye'de nüfusuna orantısız bir şekilde yayılmaya, Arap ve Türkmenlerin olduğu bölgelere girip tecrite başladı. Ufukta deniz gözüktü, bir anda Akdeniz'e inmeye kilometreler kaldı.
Ve önceki gün Karadeniz'de tüm illere PKK saldırıları uyarısı yapıldı. Akdeniz'e inme hayali kuran YPG ve ipini elinden tutan PKK Karadeniz'de ne arıyor? MHP'nin kalesi Iğdır'da HDP nasıl kazanıyor? Iğdır'da yaşayan Azeriler neden göçe zorlanıyor?
Ağrı'dan Artvin'e dağlarda PKK'lılar neden cirit atıyor? Harita ve manzaraya bakınca devreye giren AKLI görmemek mümkün değil. Em. Tümgeneral Nejat Eslen, çözüm süreci buzdolabına girmeden, PKK üzerine Türk savaş uçakları kaldırılmadan günler önce şöyle sesleniyordu; "Bir yanda Akdeniz'e yaklaşan YPG... Diğer yanda Iğdır ve Artvin üzerinden Karadeniz'e yayılmaya çalışan PKK..
Bu fotoğraf neden görülmüyor?
Ordu neden kışlasından çıkmıyor?"
Türkiye'nin Suriye sınırında 900 km. hat vardı. Böylesine büyük sınırı Suriye'de Akdeniz'e inmeye çalışan 1 milyon 700 bin nüfusa sahip Kürtler savunamazdı.
Yetersizdi bu rakam. "O yüzden bir KÜRT TRANSFERİ lazım" diyordu Nejat Paşa. Ve ENERJİ koridorunu Türkiye'nin elinden almak için düğmeye basan bir Avrupa vardı karşımızda. Kürt transferi, Suriye tarafındakilerle, Türkiye içindekileri birleştirerek yapılabilirdi. Suriye sınırımız ancak böyle buharlaşabilirdi. Onun için hemen piyonları sahneye sürdüler. Türkiye "Çözüm süreci" diyerek Kürt kardeşleri ile tüm bölgede birleşmeye çalışırken PKK "Ateşkes bitti, barajlara saldıracağız ilk etapta" diye Kandil'den havlıyordu. İki polisimizi de uyurken şehit ederek terörü hortlattıklarını resmen ilan ediyordu. Bir taraftan da Karadeniz civarında gezinip eylemler yapıyordu. PKK beyinlerini AB başkenti Brüksel'de ağırlayan ve koruyan Avrupa, maşası olan terör örgütüne HAYAL şırınga etmişti. O hayal ilk etapta "Karadeniz'den Akdeniz'e uzanan bir KÜRT DEVLETİ" projesiydi. Bu gerçekleştiğinde kullandıkları Kürtleri biraz öteye itip, Ağrı ve civarına çok sevdikleri Ermeniler'i getireceklerdi.
Karadeniz'den Akdeniz'e uzanan bölgede kurulacak ve tamamen Avrupa maşası güçlerin kontrolüne geçecek devletde boru hatlarının vanası sadece Kürtlere bırakılamazdı. Zamanı gelince onlar da Ermeni tokadı ile şamarlanacaktı. Nasıl ki şu anda sadece Türkiye'nin eline geçecek vanadan rahatsızdılar, plan gerçekleştiğinde de Kürtlere bırakmayacaklardı. Birbirlerine kırdırarak hayata geçirmeyi çok iyi biliyorlardı. Barzani'nin petrollerini Türkiye'ye getiren boru hatlarına yapılan ve Kuzey Irak'taki Kürtleri 250 milyon dolar zarara uğratan saldırı bunun göstergesiydi.
Adamlar için Kürtlerin hiç önemi yoktu, çıkarlar birinci sıradaydı. "Ölen ölür, kalan petrol bizimdir" diyorlardı. Türkiye son yıllarda olağanüstü açılımlar yapıyor, Kürt kardeşlerini bağrına basıyordu. Elele birlikte enerji hatlarına gitmek için çırpınıyordu.
Ancak devamlı bir el araya girip Kürtlerin üzerine Kandil'deki Kürtleri salıyordu. 6-7 Ekim olaylarında PKK'lıların öldürdüğü 50 kişinin tamamı da Kürt'tü. Ortada Karadeniz'den Akdeniz'e Türkiye'yi geri atıp, boru hatlarını ele geçirmek isteyen bir Avrupa vardı. Ankara işte bu oyunu gördü ve gerekeni yapıyor. Akbabalara alet olan da Türk-Kürt ayırt etmeksizin gençlerimizi toprağa gömüyor. Bir askerimiz Kürt'tü şehit edildi, adı "Barış"tı. Bir PKK'lı öldürüldü, onun da adı "Barış"tı. Petrol uğuruna "Barış"ı gömmeye çalışan bir KAHPE tezgahtar vardı ortada. Bir de o tezgahtarın transfer edip satışa sunduğu KATİLLER!

Büyük tabak projesi



Kendi vatandaşlarını rahat yaşatmak için her türlü fitneyi mübah gördüler. "Petrolü ele geçirirsek PARA'yı kaparız" dediler. Terörü beslediler, kaoslara çanak tuttular... Ortadoğu'ya İngiltere'nin "Kimyasal silah var yalanıyla" girdiler şimdi işin içinden çıkamıyorlar. Yaptıkları her zulüm onlara SOPA olarak geri dönüyor. Evet şu anda koskoca Avrupa büyük bir kabus yaşıyor. Soymak uğruna ülkeleri kan gölüne çeviren hırsızlar, şimdi o ülkelerden gelen mültecilerden korkuyor.
Guardian gazetesi dün aynen şöyle yazıyor: "Avrupalılar mültecilere hem acıyor hem de onlardan korkuyor.
Daha çok bu kadar FAZLA sayıda gelmelerinden korkuyorlar." Evet kışkırttıkları her türlü terör, iç savaş ve kahpelik onlara BELA olarak geri dönüyor. BBC, BM yetkilisi ile görüşüp, ondan aldığı bilgiyi ve KORKUYU Avrupa'ya şöyle ilan ediyor: "ÇATIŞMALAR ve çaresizlik mültecileri Ortadoğu'dan Avrupa'ya kaydıracak savaş devam ettikçe bu durum da sürecek." Evet terör ve savaşların hamisi, kan göllerinden beslenen Avrupa büyük panik içinde. Ne yapacaklarını bilemiyorlar, çözüm üretemiyorlar, çaresizlik içinde kıvranıyorlar.
Bakın o çaresizliği Guardian nasıl özetliyor: "Ne diplomasi, ne de yükü paylaşmak bu krize son vermeyecek. Çok sayıda mülteci Avrupa'ya ulaşmaya devam edecek. Avrupa bu süreç boyunca hatalar yapmaya, mültecilerin çektiği acılardan duyulan kaygıyla şimdiye kadar hayal ettiğimizden farklı bir gelecek KORKUSU arasında kalacak. UMUTUZCA bir çözüme ihtiyaç duyuyoruz ama bu çözümü daha BULAMADIK." Türkiye tam iki milyon mülteciye kucak açıp ekmeğini paylaşırken, mültecileri kurdukları tezgahlarla ülkelerinden edenler "Ne olacak halimiz" diye ağlıyor. Dünya Gıda Programı, Suriyeli mültecilere AYLIK beslenme yardımını 12.5 DOLAR olarak açıkladı. Yani AYDA 3 HAMBURGER parası... Ve bir haber daha BBC'den... İngiltere'nin Cambridge Üniversitesi müthiş bir araştırmaya imza atmış. Ülkede BÜYÜK TABAKLARLA yemek yemenin daha çok tüketmeye götürdüğü sonucuna varılmış. "Tabaklar yüz yılda dörtte bir oranında büyüdü" diye uyarıyor proflar.
Bu tehlikeli gidişatı durdurmak için İngiliz hükümetini YASAL DÜZEN LEME yapmaya çağırıyorlar. Terör-kaos-içsavaşı körükledikleri yerlere AYDA 3 HAMBURGER PARASI...
Buralardan soyup ülkelerine taşıdıkları ile BÜYÜK TABAK imalatı... Adamların derdine bakın, oturmuşlar ülkede son yüz yılda büyüyen tabakları konuşuyorlar. Ve Türkiye de tam 30 yıldır, büyük tabakçıların ülkemize pompaladığı terörle uğraşıyor.
Kandil'deki PARADORLARIN terör garsonları, Güneydoğu halkını 3 hamburger parasına talim ettirmek için kendini yırtıyor.
Türkiye Suriye ve Kuzey Irak'taki Kürt kardeşleriyle bütünleşip Malazgirt-Çanakkale ruhunu yeniden inşa etmeye çalışırken, birileri Avrupa'da tabakların büyümesi için çocukları ölüme gönderiyor. Bakın Kandil'e silah yağdıranların gazetelerinden Guardian ne yazıyor dün: "Küçük Aylan KÜRDİ 'nin Türk sahiline vurması Almanya'yı sıradışı bir adım atarak kuralları askıya almaya ve kapılarını açmaya yöneltti.
Bu karar ahlaki açıdan cesur olmakla birlikte pek de AKILLICA değildi." Evet Kürt kökenli küçücük Aylan'ın sahillere vuran cesedi, büyük tabaklarla yiyenlerin umurunda değil. Aylan Kürdilere kapıları açmak ahlaki ama Akıllıca değil demek "AHLAKSIZLIĞI tercih edin" demektir.

Ve BÜYÜK TABAK PROJESİ, ahlaksızlığı teşvik edecek kadar insanlıktan çıkarıyor Kandil'in sırtını dayadıklarına. Zaten Almanya da ahlaksızlığı tercih edip Schengen Vizesi'ni askıya alırken, onun yavrusu Avusturya da Aylan KURDİLER gelmesin diye sınırlarına askeri yığınak yapıyor. İngiltere, bazı Afrika ülkelerinde kabul merkezleri adı altında mülteci kampları kurulmasını ve sığınmacıların buraya taşınmasını öngören bir projeyi konuşuyor bugün. Bize Suriye'de mülteciler için güvenli bölge kurdurmayanlar şimdi Afrika'da arazi bakıyor. İç savaş-terör-kaos çıkaranlara hizmet eden PKK'ya kandırılarak katılan çocuklarımıza anneler ve babaları sahip çıkmak zorunda. Cizre'de baronların medyasına "İç savaş" naraları atanlar ise onbin defa düşünmek zorunda. Teröristlerin bel bağladığı Avrupa, iç savaş durumunda Güneydoğu'yu terketmek zorunda kalacak vatandaşlarımıza Afrika'dan yer bakıyor. Ve Ayda 3 hamburger parası hazırlıyor. Terörle büyüttüğü TABAĞINI asla paylaşmıyor.