İntikam yemeği



Günlük hayatına devam eden bizim gibi sıradan insanlar DEVLETİN nelerle ve kimlerle, nerede, ne şekilde mücadele ettiğini bilmez.
Hiç bilmediğimiz coğrafyalarda, hiç bilmediğimiz isimsiz kahramanlar can verir.
Cenaze namazlarından bile haberimiz olmaz. Ama "Bayrak düşmesin, ezan susmasın" diye giderler haritada yerini bulamayacağımız yerlere...
Çoğunun eşi ve çocukları bilmez babalarının ne iş yaptığını. Anne ve babaları da... Bir de eline silah almadan vatana hizmet edenler vardır. Belki büyük kahramanlık yaparlar ama silah sesi duymayız.
Hatırlayın ASELSAN cinayetlerini, pırıl pırıl beyinler bir bir gitti.
İntihar denildi. Peş peşe mühendisler ölüyor ama bir sonuca gidilmiyordu. Muhtemelen varılan yerde karşımıza bir başka DEVLET çıkıyordu. O andan itibaren karşıdaki devletin anladığı dilden konuşuluyordu.
Tabii biz bunu görmüyorduk.
Nasıl bizim gençlerimiz "intihar ederek!" ölüyorsa onların da adamları ya kaza geçiriyordu ya da kalp kriziyle gidiyordu.
Bazen de kendi silahıyla kendilerini vuruyorlardı. Yabancıydı bunlar. Ölenler yani! Ama gazetelerde TEK SÜTÜN bile yer bulamazdı.
Bilinmezdi çünkü. ASELSAN'da görev yapan yanılmıyorsam 6 mühendis öldü! Evrim Yançeken, Hüseyin Başbilen ve Halim Ünsem Ünal... Bunlar hatırlayabildiğim daha doğrusu aklımdan hiç çıkmayan 3 isim.
Bunlar gibi garip bir olay daha vardı! 
Tarih: 5 Haziran 2012... Salı...
Mehmet Mert, 8 aylık evliydi.
28 yaşındaydı. Çalışkan olduğu bilinen Mehmet o gün işe gitmek istemedi. Rahatsızdı.Dinlenerek kendini toparlamak istedi. Eşini yolcu etti.
Yatağında uzanarak ertesi gün tüm hızıyla şirketin kapısından içeri girmeyi hayal ediyordu. Sarıyer'de oturuyordu. Yeni bir dünya kurduğu evinde mutluydu. Maden Mahallesi, Emlak Konutları Sitesi A-11, Daire 9'daki hayatı ona yetiyordu! Ancak işler istediği gibi gitmeyecekti. Mehmet'in evde yalnız kaldığını bilen biri ya da birileri daha vardı. Kapı çalındı ya da gizlice girildi.
Bilmiyoruz. Ama içeri girenler eşini az önce yolcu eden Mehmet'e kıydılar... Ne bir gören ne de duyan vardı. Olacak iş değildi.
Mehmet'ten haber alamayan ailesi birkaç saat sonra telefonla aramaya başladı. Cevapsız aramalardan sonra ailenin ileri gelenleri kapıya dayandı.
Ama yine cevap yoktu. Kuşku giderek büyüdü.
Tek çare kalmıştı. Kapı kırıldı ve girildi. Mehmet cansız yatıyordu.
Boğazı kesilmişti. ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen gibi... Ortalık ayağa kalktı...
Mehmet'te darp yoktu.
Üstelik evden hiçbir şey de alınmamıştı.
Yatağın altında ciddi miktarda ALTIN vardı ama gelenler ellerini sürmemişti. Belli ki olay hırsızlık değildi. Erdoğan, devreye girdi. Adalet Bakanlığı konunun hassas olduğunu bildirdi. Otopsiye Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Haluk İnce de bizzat katıldı.
Ama sonuç alınamadı. FAİLİ MEÇHULDÜ! Mehmet Mert Bayraktar, Özdemir Bayraktar'ın kardeşinin çocuğuydu. Özdemir Bey'in şirketinde çalışıyordu.
Özdemir Bayraktar'a ait BAYKAR Grubu, ilk Türk İnsansız Hava Aracını yaptı. TSK'dan 400 adet sipariş aldı. Cinayetten bir yıl önce de TSK, aynı grubun geliştirdiği "Çaldıran" tipi daha büyük insansız hava aracı siparişi verdi.
Sonra işler daha da geliştirildi. Ancak artık Mehmet yoktu! Yatağında öldürülen Mehmet'in evi polis tarafından tam 8 ay boyunca arandı.
Didik didik edildi.
Eşi eve sokulmadı.
Kayınvalidesinde kaldı.
Büyük bir titizlikle incelemeler 8 ayda sürse de evde KATİL ya da KATİLLERE ilişkin bir şey bulunamadı!
Mehmet'i de ASELSAN'daki mühendisleri öldürenler mi ortadan kaldırmıştı? Birileri aileye uyarı mı vermek istiyordu? Ya da çalışmalarını durdurmaları mı söyleniyordu?BİLMİYORUM...
Mehmet için DEVLETİN attığı bir adım var mıydı, onu da bilmiyorum. Duymadım. Eğer bir iz bulundu ve gereği yapıldıysa bunu da bilmiyorum...
Ama son dönemde BAZI YABANCI isimlerin önemli makamlarda oturduğu halde KALP KRİZİNDEN öldüğünü okuyorsunuz!
Sapasağlam adamlar ne hikmetse KALPTEN gidiyordu!
Acaba buradan giden isimsiz kahramanlar bir kuytuda gereğini mi yapıyordu!
Mesela TÜRK DEVLETİNE gönülden bağlı olan bir KAHRAMAN şu an LİBYA'da ortalığı tozu dumana katmış durumda!
Amerika ne yapacağını bilemez halde! DÜŞÜNÜN... Bir dostum "Sessiz kalsak da bu unuttuğumuz anlamına gelmez!" derdi! Peş peşe giden yabancıları görünce işareti alıyorum... Gazetelerde olmadığı için sizler de fark edemiyorsunuz.
Ama birileri işini iyi yapıyor!
Özellikle KİMLİĞİNİ SİLEN, yeni baştan doğan O... Tam bir felaket!
Kasırga gibi...
Suriye'de de varlar!
İyi ki de varlar!
Varolsunlar! SURİYE... RUSYA.... Putin'in ani bir kararla Suriye'den çekileceğini söylemesi şaşkınlık meydana getirdi.
Uçağı düşürülmüş bir Rusya neden çıkıp gidiyordu?
Neyi amaçlıyordu? Neden pes etmişti? Rusya çekilse de oradaki operasyon kabiliyetini koruyordu.
Askeri üsler ile denizdeki gücü hala oradaydı. Ancak RUS İSTİHBARATI aldığı bir bilgi üzerine büyük bir savaşın fitilini ateşlemekten çekindi.
DAEŞ'e son dönemde muazzam silahlar gönderildi. Vurucu gücü hiç olmadık bir seviyeye ulaştı. Kim ne yaptı bilmiyorum ama Suriye'nin içindeki bu kıvılcımın dünyayı saracağını Putin gördü. Gerçekten ürktü. "Ben yokum şimdilik!" diyerek bir adım geri çekildi.
Ayrıca "Girdiğim yerden az zayiatla çıkmasını bilirim. Ve barışın önündeki engel ben değilim" mesajlarını da verdi!
Ayrıca fazla kayıp vermeden "KALICI OLARAK KİMSE BENDEN DAHA BÜYÜK BİR İŞGAL GÜCÜ OLAMAZ" dedi... TAMAM! Ama Suriye'de birilerinden korktu!
Bu da gerçek...
Nereye çekildiğini bilemedi.
Uzağı göremediği için de hasar almak istemedi...
Oyun yeni başlıyor.
Biten bir şey yok!
Bekleyelim bakalım...


Ergün Diler

Casuslar savaşı!


KGB'deki en önemli Yahudi olarak öne çıktı. 1985 yılında Dresden'de Vladimir Putin'le ortak bir operasyona imza attı. O operasyonda, Putin'in hayatını kurtardı.
O andan itibaren, Putin'in en yakın dostu, akıl hocası ve yoldaşı oldu. Putin, Devlet Başkanı olduğunda, OLİGARKLARLA BEYAZ MASA etrafında yaptığı toplantıda Lesin de vardı. Hep yanındaydı. BARONLARI gönderen, tutuklayan ya da servetlerine el koyan AKIL onundu!
Can dostu Putin medya işini ona verdi. Putin'in danışmanıydı. Ardından medya bakanı oldu.
Putin'in emri ile Rusya Today'i kurdu. "Amerikalılar'ın CNN'i, İngilizler'in BBC'si varsa bizim de bir silahımız olsun" diye...
Putin'in devlet kasasından verdiği 1 milyar dolarla, medyanın başına geçti. Ülke medyasının yüzde 65'ini Gazprom Media'ya bağladı.
Putin'in yayın organı Gazprom Media oldu. Rusya'daki MEDYA-ENERJİ ilişkisi bir zamanlar Türkiye'de de vardı.
Alımlar-satımlar falan filan...
Hatırlayın!
2014 yılında görevi bıraktı ve Putin'in yanında yer almaya devam etti. Serveti, 2 milyar doların üzerine çıktı.
ABD'ye yatırımlar yaptı.
Los Angeles ve Houston'da 5 şirket satın aldı. 2015 yılının ilk günlerinde gerçekleşen alımlar, ABD tarafından incelemeye alındı.
40 Rus yönetici ABD'ye geldi ve şirketlerin yönetimine girdi. Rusya'yı İNGİLİZCE ile yükseltmek istiyordu. Kafasında bu vardı. Kuracağı ağ ile dünyaya fikirlerini, yaptıklarını, politikalarını yayacaktı. Haklıydı.
EN büyük silah medyaydı!
Kimden söz ettiğimi anladınız! Mikhail Lesin! Dünya Lesin'le ilgili gerçeği dün öğrenirken yaklaşık 4 ay önce DUPONT CIRCLE HOTEL'deki cinayeti, yani CIA operasyonunu yazmıştım... Siz önceden okudunuz ama dünya yeni öğrendi.
Gelin isterseniz bugün casus romanlarında bile göremeyeceğimiz suikastın arka planına gidelim...
Sonra da Türkiye'ye geçelim.
Kasım'ın başında Lesin, Washington'da ortadan kaldırılırken RUS İSTİHBARATINA AİT bir tim de bizim sınırlarımız içinde silinip gitti!
Çok özel eğitimli Ruslar kayboldu!
Kimse bilmedi tabii...
Neyse...
Gelin biz Dupont Circle'dan devam edelim. Putin'in beyninin YÜZDE 51'i denilen dostunun infazına...
Lesin yine kafasındaki AĞ'ı kurmak için Washington'daydı. "1500 New Hampshire Ave NW Washington, D.C. 20036" adresindeki DUPONT CIRCLE HOTEL'e bayılırdı. Bu bilindik HOTEL 9 katlıydı. KRAL DAİRESİ 9. kattaydı.
Büyük ve lüks oda yine LESİN için hazırlanmıştı. Putin'in dünyadaki yüzü olarak bilinen Lesin sıkı güvenlik altında hotele giriş yaptı.
Her taraf siyah gözlüklü, iri kıyım korumalarla doluydu.
Rusya'nın imajını değiştirmek ve insanların gözünde yeni bir RUSYA yapmak için uğraşıyordu.
Sinema ve televizyonun bu işe yaradığını düşünüyordu.
Çok önemli görüşmeleri peş peşe yaptı. Washington ilk kez bu kadar yorucuydu onun için.
Hotele geç saatlerde döndü. Koruma ordusuyla birlikte.
Bütün koridorlar tutulmuştu. Kimse o kata çıkamıyordu.
Çıkan anında durduruluyordu.
Her şey Lesin'in güvenliği içindi.
Ertesi gün yine hızlı bir tempoyla başlayacaktı.
Geç de olsa odasına geçti.
Saatler ilerliyordu.
Ama o katta sinek bile uçmuyordu.
Her şey kontrol altındaydı. Ne kulakları rahatsız edecek bir ses, ne de göze takılacak bir şey vardı. Sabah bu rehavetle geldi.
Koridorda korumalardan başka kimsenin sesi duyulmuyordu.
Ama toplantı saati geldiği halde BAY LESİN'den ses çıkmıyordu.
Kimse de kapıyı çalıp uyandırmaya cesaret edemiyordu.
İçerideki Putin'in beyniydi sonuçta! Saatler 11.34'ü gösterdiğinde KORUMALAR bu sessizliğin hayra alamet olmadığını düşündü. Şef gelip kapıyı çaldı.
İçeriden bir cevap alamadı.
Bu kez kapıya vuruşları koridorun her noktasından duyulur şekildeydi. Vurdu, vurdu, vurdu... Ancak yine ses yoktu. Hemen hotel yönetimi harekete geçirildi.
Karışıklık başladı. Ortalık bir anda ellerinde silahlarla sağa sola koşan adamlarla doldu.
Görevliler geldiğinde LESİN yerde uzanmış hareketsiz yatıyordu. Nefes almıyordu.
Hemen doktor çağrıldı. Koşa koşa geldi. Ancak yapacak hiçbir şey yoktu... Cansızdı!
Haber Kremlin'i sarstı.
Lesin'in ölmesi Putin için evladını kaybetmek gibiydi.
İnanamadı. Ama Washington'da öldürülmüştü. Rus istihbaratı hemen olaya müdahil oldu.
Putin'e "KALP KRİZİNDEN ÖLDÜ" bilgisi verildi. Ailesi de aynı bilgiyi aldı. Oysa CIA odada operasyon yapıyor ve Lesin'i ortadan kaldırıyordu.
Bunu da dünyada ilk siz buradan okuyordunuz...
Dediğim gibi şimdi bütün DÜNYA televizyonları "ÖLDÜRÜLDÜ!" haberiyle çalkalanıyor...
Benim neredeyse unuttuğum olayın açığa çıkmasından sonra dostuma mesaj attım. "O kadar koruma içinde nasıl ve kim odaya girdi de öldürdü?" diye sordum...
Güldü... "Bilmiyorum!" dedi...
Durmayacağımı bildiği için devam etti. "Hotel binasına iyi bak! Kaldığı yer çatının hemen altında. Oda servisi için gelen biri eğer pencereyi açık bırakmışsa, kapıdan girmeye gerek yok ki... Ayrıca o odada gizlenmek de hiç zor değil" diye cevap verdi...
Belli ki şifre ÇATIYDI! Söylemese de oradan geldiğini aktarıyordu!
Giren her kimse yakın dövüş uzmanı bir ajandı. Belki de birden fazlaydı! Girdiler işi bitirip çıktılar...
İşte Washington'daki gibi sesiz sedasız OPERASYONLAR yapan ekiplerden bazıları yakın zaman önce TÜRKİYE'ye giriş yapmış! Ne için, kim için bilmiyorum! Ama geldikleri belli.
Gelip de işlerini yapamayan çok!
Sessizce ortadan kaldırılan hiç de az değil. Bakalım bu ekipler nereden çıkacak. Takipteyiz...
Bekleyin!


Ergün Diler

Türk asrı


Gerçekten takip ederken bile gülümsediğim olaylar yaşanıyor. Bazen "Bu kadar da değil artık!" diyeceğim çok şey görüyorum. Türkiye içeride ve dışarıda gücünü gösterdikçe birileri OLMAYACAK İTTİFAKLARLA karşımıza dikiliyor. Anlıyorum ve gülüyorum. Galiba BÜYÜK TÜRKİYE'nin kurulması için son bir kez daha silkinmemiz gerekecek...
Gelin kimseyi kırmadan, incitmeden olayları alt-alta koyalım.
Kimin kim olduğunu anlamaya çalışalım... Biraz geri gidelim. HAFIZAYI tazeleyelim...
Putin göreve geldikten sonra yaptığı ilk işlerden biri PARALEL YAPI'yı kendi topraklarında takip etmekti. Bu takip sonunda bu yapı orada tasfiye edildi. 2001'deki YENİ GÜVENLİK KONSEPTİNE göre ilk adımda Paralel Yapı'ya ait 16 okul kapatıldı. Bunlar burada haber olmuyordu o zamanlar... Bilmiyorduk oradaki mücadeleyi. Başkurdistan gibi bazı bölgelerdeki çok sayıda öğretmen de sınırdışı edildi.
Rus gizli servisi ki dünyanın en iyilerindendir. Okullara sızdı. Okullardaki hareketi mercek altına aldı. Verdikleri raporda "Bu okullarda ULUSAL GÜVENLİĞİMİZE aykırı eğitim ve öğretim yapılıyor. Öğretmenler AMERİKA ve İNGİLTERE adına AJANLIK yapıyor. Bu isimler arasında yer alanlardan bir bölümü TÜRKİ CUMHURİYETLER'DEKİ DARBE girişimlerine katıldı" notunu düştü... Yani darbeyi önceden beri seviyorlardı!
Türkiye içeride mücadeleye başlamadan çok önce RUSYA, yani PUTİN, Paralel ile yaka paça kavga ediyordu. Tuttuğunu atıyordu. Ve biz bilmesek de YAPININ içindeki İNGİLİZ KANADINA VURGU yapıyordu! Çünkü yapıyı kuran onlardı.
Teslim etseler de içinde hala yaşıyorlardı.
En kritik operasyonları Amerikan tabelası altında yapıyorlardı! Ruslar'ın bildiğini biz düne kadar bilmiyorduk. Bence hala bilinmeyen çok şey var!
Neyse... Benim işim değil!
Adamlar, TÜRK organizasyonu ile Moskova'yı titretti! Rusya'nın YUMUŞAK KARNININ TÜRK ve İSLAM olduğunu bize öğretti... Biz de bilelim artık. Gücümüzü keşfedelim... Devam...
Düne kadar hedefte olan Paralel Yapı şimdi ne hikmetse Rusya'nın da gözdesi oluverdi.
Fethullah Gülen, Rus Moskovski Komsomolets gazetesine konuştu.
Röportajdan sonra da ayakta tokalaşırken fotoğraf verdi. Galiba bu ilkti. Gazetecilerle böyle fotoğrafını hatırlamıyorum. Bu gazetenin başında 33 yıldır PAVEL GUSEV vardı. 100 yıllık gazete zaten 4 YAYIN MÜDÜRÜ görmüştü. Rekordu bu resmen! Gazete DEVLETİN gazetesiydi.
Etkili ve tahrikkardı! Bazı operasyonları devlet adına önceden yapar ya da operasyona gidecek yolu açardı.
Ama GUSEV'e gelmeden önce biraz geri gidelim. Mehmet Barlas'la ve Reha Muhtar'la röportaj yapan DARYA ASLAMOVA'ya... Reha Muhtar röportajı yarıda kesip bırakmıştı. Mehmet Barlas'a ise "MÜSLÜMAN SOROS!" benzetmesini yaptırmak için oldukça uğraşmıştı!
Aslamova buraya geliyor, röportaj yaptıktan sonra gazetelere röportaj veriyordu. "Bir gazeteci bana Paralel Yapı'yı araştırmam ve Gülen'in arkasındaki güçleri ortaya çıkarmam gerektiğini söyledi!" diyordu. Bu ismi açıklamıyordu.
Devir aynı devirdi! Okulları kapatan da, Darya'yı gönderen de, şimdi Gülen'le röportaj yaptıran da PUTİN'di!
Ne değişmişti?
Gülen'in röportaj verdiği gazetenin Genel Yayın Yönetmeni bir süre önce Akın İpek'e sahip çıktı. LONDRA'da bulunan Akın İpek'i savunan Gusev, "... muhalif ve özgür bir medyanın imha edilmesi, bir kez daha tekrarlamak istiyorum, çok tehlikeli bir durumdur. Rusya için de bu kabul edilemez..." diyordu. Gerçek böyle değildi.
Rusya'da öldürülen gazetecilerin sayısı bile unutulmuştu. Gusev, Putin'e yakın bir isimdi.
Bir dönem yakın da çalıştılar.
Amerika ve Rusya PYD'ye, YPG'ye ve PKK'ya silah da veriyordu, akıl da...
Karşımıza çıkan eli silahlı teröristin arkasında ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Çin vardı aslında. Biz bu kavgayı içeride yaşıyorduk. Gözyaşlarımız ve acımız bitmiyordu. Ama arkada 7 düvelle çarpışıyorduk. Görmediğimiz bir HAÇLI SEFERİ ile karşı karşıyaydık. Çünkü birileri ısrarla PYD-YPG-PKK içindeki YABANCILARI göstermiyordu!
Shervan Emrika, Jordan Matson, Jeremy Woodard, Rupert Jones, Clay Lawton, Dean Parker, James Hughes, Jamie Read...
Ve daha niceleri. Bunlar YPG'yi emir komuta eden AMERİKALI askerlerdi!
Sayıları hiç de az değildi. 68 yaşında KOMUTAN vardı bölgede. Kanada'dan geliyor ve yakın dövüş öğretiyordu. Bomba uzmanları, şehir savaşı öğretmenleri, halka karışma ve kaçma DERSLERİNİ verenler ise hariç! Yani adamlar sınırımızın hemen dibinde bir KİTLEYİbize karşı kullanmak için hazırlıyorlardı!
NEDEN? KÜRTLER'İ SEVDİKLERİ İÇİN Mİ?
Tabii ki değil. Dün yazdım. Amerika 30 yıl önce uygulamaya koyduğu PETROL-GAZ ticaretini kontrol etmek istiyordu. Bunun için de KİLİT ÜLKE TÜRKİYE'ydi! Türkiye olmadan kimse adım atamıyordu. Petrol denizinin üzerinde değildik ama petrol biz olmadan paraya dönüşemiyordu! Güvenli bir şekilde...
Amerika, Ortadoğu'nun zenginliklerini sınırsız bir şekilde Çin'e ve Avrupa'ya göndermek istemiyordu. Bunun için Türkiye'nin yanında olması gerekiyordu.
Biz şartlarımızı ileri sürünce de TER ÖR azıyordu. Ruslar da masada bizi pasifize etmek için hemen PYD'nin arkasında yer alıyordu. BAKIN! Musul da, Erbil de, Kerkük de Katar da bize bağlanacak.
Bizimle yürümek zorundalar. PKK ile YPG ile bizi korkutup masada elimizi zayıflatmak istiyorlar. Bir de Erdoğan'ın durmayacağını gördüler. İkinci bir OSMANLI yaşamamak için bizi terör üzerinden SINIRLAMAK istediler. Yaptıkları bu! ENERJİ KAVŞAĞI BİZ OLACAĞIZ.Ama tapuyu bize vermek istemiyorlar. Kavganın tek nedeni bu!
Suriye'nin de karışmasının nedeni, Irak'ın da bölünmesinin nedeni, içeride terörün azmasının da nedeni bu! 100 yıl sürecek senaryonun son sahnesi çekiliyor! Bölge bu nedenle karışık. Canımız yanıyor. DOĞRU.
Gözyaşlarımız dinmiyor. DOĞRU! Ama inanın güzel günler yakın. TÜRK DEVLETİ herkesle mücadele ediyor.
Az kaldı. İstediğimizi alacağız. Vermek zorunda kalacaklar. Yeter ki sinirlerimize hakim olalım. Suriye'ye çekmek isteseler de girmeyelim. Bekleyelim. Tahriklere kapılmayalım. Güzel günler gelecek. Sadece kontrol edilebilir, zayıf bir Türkiye ile yoluna devam etmek istiyorlardı. Bu şansı onlara vermedik. Olan bu! İstediğimizi alacağız ve işi bitireceğiz. 100 yıl BÜYÜK biz olacağız... Bizi sevdikleri için değil mecbur oldukları için! Tarih yazılıyor! Sabırsızız ama yapacak bir şey yok! Hepsi biraraya gelse de yel kayadan toz alır. Göreceksiniz!

Ergün Diler

Müslüman öfkesi’ ve ‘Türk öfkesi’ Rusya’yı vuracak



Rusya, Müslüman coğrafyanın sinir uçlarını harekete geçirdi. Bugüne kadar ABD işgallerini, İsrail zulümlerini, Avrupa tahakkümlerini hedef alan “Müslüman öfkesi" bir süre sonra Rusya'ya ve Rusya'nın çıkar alanlarına yönelecektir. Bu yüzden, Rusya'nın Müslümanlarla ilişkilerinin kesiştiği her nokta çatışma alanına, kriz alanına dönüşecektir.

Tarihte ilk kez bir dinin mensuplarını topyekun hedef alan Rusya, bu “akılsız" çıkışıyla, belki de Rus tarihinin en ağır bunalımlarından birini yaşayacaktır. Böyle bir stratejik hata belki de, Sovyetler'den sonra ikinci dağılma sürecini bugüne kadar erteleyebilen Rusya'ya kurulan en büyük tuzak olacaktır. Böyle giderse Moskova imparatorluğunu oldukça kanlı sınırlar bekliyor olacak, savaş Rusya'nın içlerine kadar servis edilecektir.

“İslam'la savaş" ihalesi neden Rusya'ya verildi!

“İslam'la savaş" doktrininin yeni ihalesini almış görünen Putinve ekibi, İran'la yakınlığı ile bu düşmanlığın örtülemeyeceğini görecek ve söz konusu ihalenin aslında bir lütuf, ortaklık için değil, Rusya'yı hırpalamaya dönük bir akıl tarafından üretildiğini görecektir.

Bu “hırpalama"dan sonra Rusya büyük oranda saldırılara açık hale gelecek, işte o zaman Rusya'nın denetlediği ve dünyanın iştahını kabartan kaynaklar savaşı başka bir hal alacaktır.

“Müslüman öfkesi" kavramını hiçbir şekilde kabul etmiyorum ama burada özellikle ifade ettim. Çünkü bu “öfke" uzunca bir süredir küresel güç hesaplaşmaları, merkez güçlerin iktidar çatışmaları için en elverişli argüman veya silah olarak kullanıldı, kullanılıyor.

Soğuk Savaş'tan hemen sonra başlayan; “İslam'la uzlaşarak mı, savaşarak mı" tartışmasını, İsrail aşırı sağının baskın telkinleriyle“savaşarak" tezini savunanlar kazandı. Bu tarihten itibaren de“Müslüman öfkesi" yeryüzünün bütün kırılma alanlarında kullanıldı.

“Müslüman öfkesi" hiç yerli olamadı

Dikkat ederseniz, yükselen İslam dalgasını Batı medeniyeti için tehdit görüp ona küresel ölçekte savaş ilan edenlerin aynı zamanda “Müslüman öfkesi" üzerinden olağanüstü kazanımlar da elde ettiğini göreceksiniz.

Tehdidi tanımlayanlar kendileri olduğu gibi, tehdide karşı savaşı da kendileri yürütüyor. Ama aynı zamanda bu tehdidi kullanarak dünyayı belli şartlara zorlayanlar ve tehdidi büyük kazanca dönüştürenler de kendileri.

Müslüman öfkesi hiçbir zaman yerlileşemedi. Büyük oranda Batı'nın küresel hakimiyet tezlerine göre biçimlendi, silahla örgütler çoğu zaman onların hedef alanlarını genişletmek için kullanıldı. Hedefe ulaştıkları anda ise onları imha etmekte tereddüt bile edilmedi.

Putin'in kibri ve zaafı Rusya'yı tehdit ediyor

Aynı öfke bu sefer Rusya ile savaşa hazırlanıyor. Daha doğrusu Moskova, bile isteye bu öfkeyi karşısına alıyor, bunun için olağanüstü bir gönüllülük örneği sergiliyor. Suriye'ye girmesiyle de oyunun ilk sahnesini kaybetti, tuzağa düşmüş oldu.

Bence “akılsızlık" burada.

Bu dönemde Rusya, büyük çıkar çatışmaları yaşadığı Batı ile “İslam ve tehdit" konusunda hep aynı mevzide hareket etti. Baltık'tan Kafkaslara ve Orta Asya'ya kadar Batı'nın sert müdahalelerini zayıflatmaya çalışan Moskova, belki ikinci dağılma sürecini İslam'a karşı ortaklık kurarak bir şekilde erteledi.

Vladimir Putin yönetimindeki yeni Rus Haçlı aklı, hızını alamamış olacak ki, İslam'la savaşı kızıştırdı, Müslüman topraklarında işgallere girişti. Tiyatronun ilk sahnesi belki Moskova açısından gerçekçi olabilir. Ama ikinci sahne, Putin'in açgözlülüğünün ve güç sarhoşluğunun oluşturduğu zaaflara göre biçimlendirilmiş gibi duruyor. En büyük zafiyet özgüven ve Putin'in kibridir. Rus halkı işte bunun bedelini ödeme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Burada bir tuhaflık yok mu?

Putin'in jeopolitik okumaları ne kadar sağlam temellere dayanır, ABD ve Avrupa'nın karar mekanizmalarındaki belirsizlikten ne kadar yararlanabilir, bilemiyorum ama bu iş Rusya Federasyonu'nun çözülmesine dönük ilk adımlar olarak tarihe geçecektir.

Putin'in savaş gücü, öfkesi, Soğuk Savaş mantığı, jeopolitik hayalleri ülkesinin herkesle kriz yaşama lüksü olduğu anlamına gelmez. Sovyetlerin silahı çözülmeyi durduramadığı gibi Putin'in savaş gücü de ikinci çözülmeyi durduramayabilir.Batı'nın Rusya'ya karşı en büyük savaş gücü bizzat Putin'in kendisidir, kendi zaaflarıdır.

Ukrayna'ya saldırdı, ciddi direnç görmedi. Gürcistan'a saldırdı, ciddi direnç görmedi. Baltık bölgesinde NATO'yu ve Avrupa'yı taciz ediyor, ciddi direnç görmüyor. Bütün askeri gücüyle Ortadoğu'ya girdi, yine direnç görmedi.

Burada bir tuhaflık yok mu? Dünya sanki Rusya'nın birçok bölgede cephe açmasını kolaylaştırıyor gibi. Bildiğimiz kadarıyla, bütün bunları saygıyla karşılayacak bir dünya söz konusu değil. Öyleyse biraz karmaşık düşünmekte, Müslüman öfkesinin Rusya'ya yöneltilmesinin sonuçlarına kafa yormakta fayda var.

Ruslar yalnız bir millettir!

Yarın Karadeniz'in kuzeyi, Baltık bölgesi, Güney Kafkaslar, Kuzey Kafkaslar ardı ardına patlarsa, ki bu muhtemeldir, Moskova'nın birçok cephede savaşması bir zorunluluk haline gelecektir.

Üstelik Rusya, sadece Müslüman öfkesiyle değil, Türk öfkesiyle de mücadele etmek zorunda kalacaktır. Türkiye ile yaşadığı krizi tırmandırması, adeta savaş boyutuna yükseltmek için çabalaması cepheyi daha da genişletmesi anlamına geliyor.

Unutmayalım ki Ruslar yalnız bir millettir. Batı'da sevilmezler, ilişkileri hep sorunlu olmuştur. Bugün bile İngiltere ile, NATO ülkeleri ile, Kuzey Avrupa ülkeleri ile, Baltık ülkeleri ile ilişkileri hızla gerilmektedir.

“Türk öfkesi"ne dikkat

Türk dünyası ile ilişkileri istilalar üzerine kuruludur ve kötü bir tarihe sahiptir. Sadece Osmanlı-Rus ilişkileri değil, Kafkaslardan Orta Asya'nın derinliklerine kadar bir Rus sömürge geçmişi söz konusudur. Müslüman dünya ile ilişkileri gerilmektedir ve bu dünya oldukça geniştir. Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bütün bu geniş coğrafyanın tepkilerini üstüne çekme tehlikesiyle yüz yüzedir.

Müslüman öfkesini Rusya'ya yönlendirip Moskova'yı “daha büyük hesaplar öncesinde" hırpalamaya çalışanların Türkiye-Rusya krizini de besliyor olma ihtimalleri güçlüdür.

Rusya bu tuzağı görmeli derken Türkiye'nin de “Türk öfkesi"konusunda biraz daha dikkatli hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Tuzak sadece Rusya'ya değil, Türkiye'ye de kuruluyor olabilir endişesini taşıyorum.

Rusya küçültülecek, kaynak paylaşılacak

İşin özeti, bugünün İstilacı Putin"i Rusya'ya karşı en etkili silah olarak kullanılacaktır. Hedef Suriye değil, Rusya'nın kendisidir ve asıl hesaplaşma, hem de küresel hesaplaşma Rusya'ya yönelecektir. Zafer naraları atan Putin aslında tehdit altındadır. Ülkesi de öyle.

Kim bilir, belki Putin bunu öngördü ve erken hareket ediyor ve tehlikeyi boşa çıkarmaya çalışıyor. Öyle olsa bile Rusya'ya karşı büyük savaş kapıdadır. Rusya küçültülecek, kaynakları paylaşılacaktır. Putin bunu öngörmüş olsa bile potansiyel müttefiklerini kendi elleriyle yok etmektedir. Belki de ikinci tuzak budur!

Rus planı


Sur, Cizre, İdil, Nusaybin PKK tarafından cephaneliğe çevriliyor, Kandil ağırlığını iyice Suriye'nin kuzeyine kaydırıyor, Paralel'e yakın olan kurumlara giriliyor, Genelkurmay Adli Müşaviri istifa ettiriliyor, Avrupa Birliği ne dersek yapacak konuma geliyor, Halep'te bombalar patlıyor, Yemen'de karışıklık bitmiyor, İran el altından işini görüyor, MHP'de Devlet Bey'in karşısına büyük bir güç çıkıveriyor, CHP'de Kemal Bey'in anti-tezi olarak Baykal "Ben buradayım!" mesajı veriyor...
Bütün bunlar yaşanırken Amerika gelip KOBANİ'de ÜS KURMAK için start veriyor. En önemlisi 92 yaşındaki Henry Kissenger Moskova'ya gidip PUTİN'le bir araya geliyordu!
Bütün bunlar ne demek oluyordu? Bizim bakmamız gereken neydi? Olan biteni nasıl okumalıydık?
Soru çok! Ama cevaplar da zor değil!
Gelin birlikte turumuza başlayalım...
Putin 2000'lerin başında DEVLETİN kontrolünü eline alınca içeride MAKAS değiştirmek zorundaydı. Amerika imdadına yetişti. Rothschild ve Soroslar'ı kovmak için para gerekiyordu. Rusya'nın para eden ürünü PETROL'dü. Washington düğmeye bastı, fiyat 140 dolara geldi. Putin hem içerisini dizayn ediyor, hem de dünyadaki konumunu sağlamlaştırıyordu. Sonuçta BARONLAR evlerinin yolunu tuttu!
Yıllarca yüksek fiyattan satılan petrol Amerika'nın isteğiyle Ruslar'ı çok güçlü bir noktaya getirdi. 2008-2014 arasında RUSYA, yani PUTİN, silahlanmaya 850 MİLYAR DOLAR HARCADI... İnanılmaz bir rakamdı bu. Dünyada savaş yoktu! Kimse kimseyle savaşmıyordu ama PUTİN aklını kaybetmiş olmalı ki 850 milyar doları silaha gömüyordu! HAYIR! Çok akıllıydı. Washington-Moskova hattındaki GİZLİ GÖRÜŞMELERDE bunun kararı çok önceden verilmişti. Avrupa Birliği para peşinde koşarken ORDUYU ve SİLAHI unutmuştu. İşte bu nedenle İKİ BÜYÜK GÜÇ yani AMERİKA-RUSYA kendi aralarında kurdukları dengeyi sarsılmaz bir noktaya taşıyorlardı. Dünya da bunların kavga ettiğini düşünüyordu.
Amerikalı bir üst düzey komutan "Rusya'yı Suriye'de yenecek ya da onları oradan çıkaracak askeri bir güç yok! Kimse bunu yapamaz. Aklından bile geçiremez" diyordu!
Putin silaha para yağdırırken geçtiğimiz ayın başında ABD DERİN DEVLETİ'nin bir numaralı ismi Kissenger Putin'e gitti. Masa kuruldu. Bir tarafta Putin ve yardımcıları, diğer tarafta ise tek başına Kissenger... ORADA ANLAŞTILAR TEKRAR! Moskova kendi yolunda nasıl yürüyeceğini tekrar anlattı. Kissenger buna razı oldu. O da bunu istiyordu. O görüşme sırasında petrol 25 dolar civarındaydı.
Kissenger dönüp kendi tarafını ikna ettikten sonra Ruslar'ın en önemli silahı olan petrolün fiyatı artmaya başladı. 40 doları geçti. Yakında 50 doları aşacak... Belki daha da yükselecek.
Kissenger tek kutuplu dünyanın mümkün olmadığını biliyordu. Putin de farkındaydı. Poker oynandı. Kazanan derin Amerika ile Putin oldu. Zaten o saatten sonra Rusya gelip Suriye'ye iyice çöktü. Irak'ta da, Yemen'de de onlar vardı.
Şİİ'lerin arkasındaki güç Ruslar'dı! Esad ordusu gibi görünse de İran ordusu gibi görünse de arkalarında Rus askerleri vardı.
O üniformaların içinde Ruslar bulunuyordu.
Zaten araziye çıkan İranlı generaller hayatta kalamıyordu. 7 general Suriye'de öldürülmüştü. Ama Ruslar başkaydı... Hem silah, hem asker, hem komutan yolluyor arkasından da Suudi Arabistan'a, Mısır'a, Lübnan'a "Size nükleer santral yapalım!" diyordu. Ucuz ve güvenli bir yolla. Kontrol edecekleri alanın işaretini veriyorlardı böylece! Bir yandan Şİİ'leri koruyor, kolluyor, öte yandan SÜNNİLER'e yaklaşıyor, DOST elini uzatıyordu!
Neyse...
Bunları daha yazarız... Ama yazmak istediğim başka. Bambaşka! Bizi ilgilendiren kısmına gelelim.
Rus istihbaratı yerel kıyafetle ya da kendi görünümüyle PYD ve YPG'nin arkasında. Hiç çekinmeden, gocunmadan bunu yapıyorlar. Amaçları TACİZLERLE TÜRKİYE'yi Suriye bataklığına çekmek.
Bunun için ellerinden geleni yapacaklar.
Dün Kilis'e Rus KATYUŞALARI düştü.
2 kişi hayatını kaybetti. Bölgenin yüreği ağızına geldi. Özellikle çocukların olduğu yerler yakında hedef seçilecek. Suriye'de bizi zor duruma düşürmek ve kendi güçlerini göstermek için. Büyük olduklarını bizim üzerimizden ilan etmek isteyecekler.
Dertleri bu! Bu nedenle PYD üzerinden inanılmaz planlar yapıyorlar... Hem Avrupa'yı hem Türkiye'yi zora sokacak hamleler yakında gelecek gibi...
Hem de peşpeşe...
Haritaya bakın! Bulmanız hiç kolay değil. VLADİVOSTOK! Altın Boynuz'un ucunda! Çin ile komşu, Kuzey Kore ile komşu. UZAKDOĞU'da RUSLAR'ın en büyük olduğu şehir!
Burada çok güçlüler! VLADİVOSTOK'ta Rus PASİFİK DONANMASI bulunur!
Askeri şehirdir. Çok özel kamplar vardır. Çok iyi eğitmenler bulunur. İşte biz Sur'da, Cizre'de, Silopi'de, İdil'de PKK'lı teröristlerle uğraşırken RUS İSTİHBARATI bölgeden topladığı 350 kişilik grupları VLADİVOSTOK'a eğitmek için götürüyor. Kaç zamandır bu eylem sürüyor. Aldıkları KÜRT GENÇLERİNİ komando eğitiminden geçirdikten sonra Türkiye'ye gönderecekler. Sokaktan aldıkları Kürt gençleri birer savaşçı olarak dönecek. Türkiye neresi, Suriye neresi, Vladivostok neresi! Şaka gibi! Ama bunu yapıyorlar. İnanılmaz bir disiplin içinde hem de! Gençleri alıyorlar, bölgeye inanılmaz cephane yığıyorlar. Zaten PKK tabelası altında gezen ve yakalanan BOMBA yüklü kamyonetler ortada!
Büyük bir planla giden Ruslar'ın bunları Amerika'dan izinsiz yapma ihtimali yok.
Para dolaylı da olsa Washington'dan geliyor. Petrol fiyatı yükseldi mi Ruslar'ın kasası doluyor! Plana dahil olan ikinci bir kısım ise NATO'yu Türkiye konusunda devre dışı bırakmak. Bir NATO ülkesine saldırı oldu mu NATO o ülkeyi savunmak durumundadır.EVET! Böyle bir şart var! Ama NATO ülkesi bir başka ülkeye girerse işler değişir. Bu nedenle Suriye'ye iki elimizden çekileceğiz. Karşımızda Esad yok, Putin var! Kıyafetler başka sadece. En arkada ise Amerika olacak. İkisi de bunu biliyor. PYD burada TAVŞAN!Koşması ve günü geldiğinde kenara bırakılması için kullanılan bir örgüt! DAEŞ gibi!
İki büyük ülke, iki terör örgütü üzerinden SINIRLARI çizecek! Amaç bu!
Suriye'ye bomba yağdırıyorlar, Müslümanlar'ı yollara döküp hem bizim hem de Avrupa'nın sarsılması için uğraşıyorlar. Avrupa ile anlaşma olduğu an, yani VİZESİZ seyahat başlayıp Suriyeliler'i geri aldığımız an, içeride MÜLTECİ TERÖRÜ başlatacaklar. Gelenlerin içinde MASUM olmayan çok adam var çünkü!
Suriye ile bir süre daha uğraşacağımız kesin! Oradan gelecekler. Yumuşak bölge orası! Ne demişti Kissenger: "Eğer iki kutuplu bir denge olmazsa, devletler iktidarlarını kaybeder ve kontrol edilemeyen bölgeler artar..."
Yani Amerika diyor ki: "Ben Ruslar olmadan iş yapmam..."
Durum bu! Bölgede bunlara itirazı olan tek güç Türkiye... Bu nedenle KAVGANIN tam ortasındayız. Bakalım Ankara nasıl yol alacak! Hangi yolu seçecek! Hedef biziz!
Evet, tehlike var! Ama seçenek de çok! AKIL HER ŞEYİ YENER! Yenecek de!
Ama biz de neler olup bittiğini anlayalım.
Anlayalım ki ÜLKEMİZİN yanında kaya gibi duralım... Bunu yaptıktan sonra nasıl olsa masada istediğimizi alırız.
Yeter ki içeriden başka maceraya kürek sallamayalım...
YAVAŞ YAVAŞ HIZLI GİDELİM!


Ergün Diler