Merkel’den Cizre’deki 23 No’lu binaya




Almanya Başbakanı Merkel, bir süredir Türkiye ile çok düzenli bir ilişki içinde.

Merkel'le Başbakan Davutoğlu 4 ayda beş görüşme yaptılar.

Merkel'in yakınlaşması hem Suriyeli mülteciler sorununun dünyanın gündemine taşınmasına hem de Türkiye-AB ilişkilerinin hızlanmasına neden oldu.

Halep'ten yeni göç dalgasının Türkiye sınırlarına dayandığı bir sırada Merkel, dün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu ile bir araya geldi.

Merkel, zamanlaması açısından Ankara'ya kritik bir ziyaret gerçekleştirdi. Merkel-Davutoğlu görüşmesi sürerken Ege'de batan bir botta 24 mülteci hayatını kaybetti. Merkel, Başbakan'la görüşmesini bitirip Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmeye geçti. O sırada ölü sayısı 27'ye yükseldi. Artık saatlere sıkışmış bir mülteci dramıyla karşı karşıyayız. İnsanlık ancak bu tür trajedilerle yüz yılda bir karşılaşır.

Kısa süreli bir ziyarette çok önemli sonuçlara ulaşıldı.

Bu açıdan bakıldığında Ankara'dan bir Merkel geçti demek mümkün.

Merkel sonuç odaklı görüşmeler yaptı.

Çünkü Merkel sadece Almanya'nın Başbakanı değil, aynı zamanda Avrupa Birliği'nin lideri.

Davutoğlu-Merkel görüşmesinden sonra açıklanan 10 maddelik eylem planı bu açıdan önemli.

Mültecilerle ilgili konu insani bir sorun olmaktan çıkıp, uluslararası güvenlik konusu haline dönüşeli çok oldu. Bu açıdan Almanya ile Türkiye'nin, mülteciler konusunda NATO'yu devreye sokma girişimleri yerinde bir adım.

Lübnan ve Ürdün nüfuslarının üçte biri oranında Türkiye ise 2.5 milyon Suriyeliyi barındırırken, 500 milyonluk Avrupa 1 milyon Suriyeli mülteci kabul edemez mi?” sözleri Merkel'e ait.

Lübnan 1 milyonu aşkın, Ürdün 658 bin mülteciyi barındırırken, İspanya en fazla 130 mülteci kabul edebileceğini ilan etti.

Danimarka ise mültecilerin mücevherlerine el koymayı sağlayan bir yasa çıkardı. Mültecilerin altın dişleri olsa, belli ki Danimarka sınırından girerken onları da sökecekler.

Merkel, Batı'da mülteciler konusunda en duyarlı lider olarak ön plana çıktı. Bunu Merkel'in insani duyguları ile izah etmek yerine Merkel'in uzak görüşlü liderliği olarak değerlendirmek gerekiyor.
Burada Merkel'in vicdanı değil, vizyonu söz konusu.

Merkel, Sultanahmet saldırısında 11 vatandaşını kaybeden bir ülkenin başbakanı olarak Suriye'deki ateşin sadece Türkiye'yi yakmayacağını gördü.

Suriye'de sivillere yönelik havadan Rus bombardımanı durmadan, bu önlemler sadece insani trajediyi azaltmaya ve Avrupa'yı mülteci akınından korumaya dönük olacak.

Suriye'de saldırıların durdurulması ve uçuşa yasak bölge ile Suriye sınırları içinde güvenli bölgelerin oluşturulması gerekiyordu.

Ne yazık ki ABD, istemedi. O nedenle mülteciler sorununda ABD'nin vebali büyük.

Hatırlarsanız daha önceki ziyaretinde, bir grup aydın Merkel'e, Türkiye'ye gelmeyin çağrısı yapmıştı.

Aynı zihniyetin temsilcisi olarak bir gazeteci dün Merkel'e ve Davutoğlu'na ortak soru sormaya daha doğrusu iki Başbakan'a diskur çekmeye kalkıştı.

Ancak, Davutoğlu'nun “Dünya'da 193 ülke varken, Türkiye nasıl 195'nci sırada yer alıyor” cevabıyla ilk andan itibaren bütün inandırıcılığı çökertti.

Almanya'nın bir kentinde terör örgütü hendekler kazıp, barikatlar kurup, şehir savaşlarına kalkışsa Alman devleti ne yapardı?

Türkiye, tarihinin en ağır terör saldırılarıyla mücadele ederken sivil insan kaybı için azami derecede özen gösteriyor. Bırakın insan kaybını Sur İlçesi'ndeki kedilerin açlıktan ölmemesi için askerler düzenli olarak mama bırakıyorlar.

Bu noktada devam eden operasyonlara ve Cizre'de operasyon yapılan ev, o ev miydi konusuna değinmek istiyorum.

Operasyonlarla ilgili olarak devletin tepesinde müthiş bir uyum söz konusu. Tepedeki uyum sahaya çok olumlu olarak yansıyor. Güvenlik toplantılarında uyumdan duyulan memnuniyet ifade ediliyor.

Asker ve polis ortak operasyon yapıyor, MİT istihbarat desteği sağlıyor. Bu tür operasyonlarda uyum, işin püf noktasını oluşturuyor.

Sur'da, Cizre'de devam eden operasyonlar uzadı. O nedenle ilgililere sık sık, “Operasyonlar ne zaman bitecek” diye soruluyor. Aslında doğru bir soru değil. Çünkü insan canı söz konusu.

Operasyonları yönetenler, süre verilmesini doğru bulmuyor. Süre vermek yerine, “bölge terörden temizlenmeden çıkılmayacak” denilmesini daha doğru buluyorlar.

Asker kalıcı olma meraklısı değil ama işin gereği operasyonlar uzuyor. Örneğin Cizre'de bir evin bahçesine 40, içine ise 30 tuzaklama yapılmış. Bunların tek tek temizlenmesi gerekiyor. Bazen bir binanın temizlenmesi bir buçuk gün alıyor.

Pazar gününü pazartesine bağlayan gece Cizre'de büyük bir operasyon yapıldı. Kimine göre 60 kimine göre 10 terörist etkisiz hale getirildi. Operasyon yapılan binanın HDP'lilerin algı operasyonu yaparak, “Bodrum kat” olarak ön plana çıkardıkları bina olduğu söylendi.

Dün araştırdım.

Güvenlik birimlerinin, ”23 No'lu bina” dediği ünlü Bodrum katındaki PKK'lı teröristlerin bulunduğu bina değil. Oraya 300-400 metre mesafede.

Ama bu başka bir bina.

Operasyonların sürdüğü Cudi mahallesinde Pazar gecesi saat 23'te bir binanın bahçesine çıkan bir grup terörist roketatar ve Kaleşnikoflarla saldırıya geçiyor. Daha önce İHA'lar aracılığıyla burada bir grup teröristin bulunduğu tespit edildiği için güvenlik görevlileri hazırlıklı. Çok şiddetli bir şekilde karşılık veriyorlar. 5'i ölü 5'i yaralı olmak üzere 10 kişi etkisiz hale getiriliyor. Binaya asker girmiyor. Olay yeri inceleme ekibi olarak polis giriyor. Polisler içeride başka cesetlerinde olduğunu bildiriyorlar. Ama o sırada çevre binalardan ağır bir saldırı başlıyor, bunun üzerine polisler çıkıyor.

Durum bu.

Ama 23 No'lu bina, içinde teröristlerle orada duruyor.



Abdülkadir Selvi

Yorum Gönder