Oslo’nun kriminalize edilmesi


MHP’nin yıllardır ağzına sakız ettiği Oslo suçlamalarına alışığız ve yadırgamıyoruz. Nihayetinde bu parti varlığını bu çizgiye borçlu.
Peki ya Çözüm Süreci’ne baştan beri destek verdiğini söyleyen, hükümeti Çözüm Süreci’ni bitirmekle suçlayan ve şişine şişine “Terör sorununu ben çözerim” diye ortaya çıkan CHP’nin MHP’yle aynı çizgiye düşmesine ne demeli? 
Seçime bir hafta kala, yeni bir keşifmiş gibi Oslo görüşmelerini gündeme getirmesi ve hükümeti bununla sıkıştırmaya kalkışması en kaba saba biçimiyle oportünizm değilse nedir? 
Eğer 7 Kasım’da AK Parti tek başına iktidar olamazsa, CHP koalisyon ortağı olmaya en yakın parti. Ve şu anda söylediği her sözün yarın öbür gün kendisini zor duruma sokup sokmayacağını iyi düşünerek söylemeliydi. 
Bu sorunun öyle üç tane komisyon kurup üç tane de rapor çıkartmakla çözülmeyeceğini başta CHP’liler olmak üzere herkes gayet iyi biliyor. 
Önümüzde 30 küsur yıllık silahlı bir örgütün tasfiye edilmesi gibi devasa bir mesele var. Benzer meseleler dünyanın her yerinde devletlerin bu örgütlerle oturup müzakere etmesiyle çözülmüş. Bizde bu görüşmeler Oslo’ya kadar başlamadıysa, askeri vesayetin çizdiği kırmızı çizgiler yüzünden başlayamadı. Ne zaman ki vesayet geriletildi, ancak o zaman siyasi irade Öcalan’ı askeri bürokrasinin kontrolünden kurtarıp bizzat iletişime geçti ve Çözüm Süreci’nin ilk aşaması olan Oslo görüşmelerini başlatabildi. 
Dolayısıyla, Oslo görüşmeleri AK Parti’nin “yumuşak karnı” değil, tam tersine gururla sahip çıkabileceği radikal bir siyasi adımıdır; bugün MHP dışında kimsenin karşı çıkmaya cesaret edemediği Çözüm Süreci’nin de başlangıcıdır. 
Bu tip görüşmelerde her şey konuşulmuş, her türlü pazarlık masaya gelmiş, bu pazarlıklar tutanak haline de getirilmiş olabilir. Önemli olan sonuçtur. Sonuçta PKK, Oslo’da ve devamında İmralı’da yürütülen pazarlıklardan istediği statüyü koparabilmiş olsaydı, herhalde yeniden silaha dönme ihtiyacı duymazdı. 
Ama şunu hepimizin içimize sindirmesi gerekir: Eğer yarın öbür gün PKK pes eder ve silahlı güçlerini Türkiye dışına çıkarmaya karar verir, Çözüm Süreci de yeniden canlanırsa, Oslo tipi görüşmeler de, İmralı türü görüşmeler de yeniden başlayacaktır ve o görüşmelerde bugün CHP ve MHP tarafından kriminalize edilerek takdim edilen birçok konu yine gündeme gelecektir. Anayasada etnisiteye atıf yapılan maddelerin çıkarılması, vatandaşlık tanımının yeniden düzenlenmesi, anadilde eğitim hakkı, eğitim hizmetlerinde yerele geniş yetkiler tanınması, Büyükşehir Yasası’yla genişletilen yerel yönetim yetkilerinin daha da genişletilmesi gibi demokratik taleplerin karşılanması elbette Meclis’in işi. Ama iş bunlarla bitmiyor. 
Çözüm Süreci'nin sonuçlanabilmesi için, silahlı yapının tasfiye edilmesi; bunun için de dağdakilerin indirilebilmesini sağlayacak hukuki düzenlemelerin yapılması, lider kadroyla ilgili bir yol haritası çizilmesi, Öcalan’ın durumunun yeniden gözden geçirilmesi gibi müzakere gerektiren birçok adım atılması gerekiyor. 
Son çıkışıyla bütün bu konuların görüşülmesini kriminal bir mesele haline getiren CHP, yarın koalisyon ortağı olursa ne yapacak? Bütün bu meselelerin müzakereler yoluyla çözülmesine karşı mı çıkacak? O zaman sorunu çözme vaadini nasıl tutacak? 
Kılıçdaroğlu bu soruların karşılığını cumartesi günü Fox TV’de verdi aslında. 
Asıl hedefinin MHP’yle koalisyon yapmak olduğunu söyledi. Böylece biz de CHP’nin ne Kürt sorununun ne de terör sorununun çözümü diye bir derdinin de projesinin de olmadığını anlamış olduk. 
CHP lideri MHP’yle programlarının birçok noktada örtüştüğünü söylerken haklıydı. En temel örtüşme alanının Kürt meselesi olduğunu Oslo çıkışıyla ortaya koydu zaten. Seçime beş kala bu gerçeğin net bir biçimde ortaya çıkması da iyi oldu.

Yorum Gönder