Kudüs’teki Senaryo



Güzel Kudüsümüzdeki Mescid-i Aksa, biz Müslümanlar için hem ilk kıblemiz olduğu, hem Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- Mi’raca yükseldiği mekân olduğu, hem mescid olduğu ve hem de ecdadımızdan kalan bir büyük mânevi miras olduğu için gözümüzde ve kalbimizde çok yüksek değere sahip mübarek bir yerdir…
Filistin toprakları, Osmanlı Sulh ve Adaletinin dünyaya hakim olduğu yıllarda asırlarca huzur iklimi olduğu halde, devrin süper gücü İngilizlerin Yahudileri, muhtelif memleketlerden toplayarak getirip emri vakiyle İsrail devletini kurmasıyla beraber buralar yerli halk için kan ve gözyaşının dinmediği acı vatana dönmüştür.
İsrail askerleri, 1967’den sonra 2014’te Mescid-i Aksa’ya bir daha postallarıyla girerek her türlü kötülüğü yapmış, içerde silah patlatmış, göz yaşartıcı bombalar atmışlardı. O gün mihrab bile yakılmıştı. Dahası da var; fakat onları yazmaya elimiz varmıyor, yüreğimiz kaldırmıyor. İsrail, o zulümlerini özlemiş olmalı ki Yahudi askerler, Mescid-i Aksa’ya yine postallarıyla, girdiler yine plastik mermi sıktılar, yine göz yaşartıcı bombalar attılar, yine Filistinli gençlere haşin davrandılar, bîgünah yere tutukladılar.
Sebep ne, İsrail Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da neden yine olay çıkartıyor?
İsrail’in bir yılbaşı varmış. İsmine “Roş Aşana” derlermiş. Bilindiği gibi bizim okullarda “harfi, takvimi ve diğerlerini yeni dünya düzenine intibak için değiştirdik” mealinde sözlerle öğretildi. İsrail ne harfini değiştirdi ne takvimini, ne yılbaşını ve ne de millî ve dinî birikimini. İşte bu İsrail, yılbaşı günü Filistin mercilerinden izin almadan, başlarında tarım bakanı Uri Arel olduğu halde “yerleşimci” dedikleri devlet himayesindeki 50 işgalci Yahudi’yi Mescid-i Aksa’ya sevk etti. Vaziyeti haber alan Filistinli gençler, sıkı tedbirlere rağmen mescide girip keyfiliğe mani olmak istediler. Bunun üzerine İsrail askerleri, içeriye yine postallarıyla girip bir mâbede gösterilmesi gereken ihtimamın zerresini bile göstermeden yukarıda tasvir ettiğimiz zulmü işlediler. Dünya, bir kere daha susmaktaydı.
Bırakınız bir Hak dinin bu yüksek vasıftaki mâbedine karşı bu denli fütursuzluğun işlenmesini. Bunun onda biri Hinduların tapınaklarına yapılsa bütün Hindular ayaklanırdı. Dünya varsın yüzü kızarmadan sussun. İİT denen teşkilat nerededir? Bu İslâm İşbirliği Teşkilatı ne gün için vardır? Harekete geçmesi, iki çift laf etmesi daha ne olması gerekir? Hâle bakınız ki, petrol ve dolar milyarderleri Suudiler, tek başlarına idarede inat ettikleri Kâbe-i Şerifte inşaat emniyeti kuramayıp yüzün çok üzerinde hacı adayının şahadetine sebep olurken Mi’racın diğer durağı Kudüs’te bunlar yaşanmaktadır.
Bunlar tesadüf mü?
Mes’elenin bir de zamanlaması var. Türkiye’de devlet, İsrail’in partneri PKK ile yüksek bir kararlılıkla mücadele ederken Tel Aviv, Kudüs’te böyle bir senaryo yazarak Mescid-i Aksa’da sahneye koymuştur. Böylece, PKK’ya yoğunlaşan dikkatleri başka tarafa çekmek istemiş, terör örgütüne nefes aldırmak istemiştir.
Boşa zahmet.
http://akademikperspektif.com/2015/10/06/kudusteki-senaryo/

Yorum Gönder