Bunları ne yüzle söyleyeceğinden mi çekiniyor?



Dediler ki, barajı aşamazsak iç savaş çıkar; ne oldu peki, bu korkunç tehdidin ne manaya geldiği adamakıllı tartışıldı mı?
Ne gezer.

Aydın Doğan'ın hiçbir adamı bu garabete zaten ağzını açmadı. Sayın Cumhurbaşkanının canlı yayında söylemediği söz üzerinden algı operasyonu yaptılar ama mahut savaş tehdidini görmezlikten geldiler.

Bağlama çaldırdılar, cilaladılar, parlattılar ve nihayetinde barajı aştırdılar. Sizin anlayacağınız, görevlerini bihakkın yerine getirdiler.
Görevin ne olduğunu 7 Haziran seçimleri ardından “dış basında” çıkan yazılara bakarak rahatlıkla anlayabilirsiniz. Geçelim…
Barajı aştılar, 80 milletvekili çıkardılar. Haliyle herkes en azından “iç savaş” tehdidinin tarih olacağına inandı.

Ama bambaşka bir şey oldu!
Askeri baraj” gibi sudan bahanelerle “barış sürecine” son verdiler. Hülasa, dört dörtlük bir “vekalet savaşı” başlattılar.
Hendekler kazıldı, mevziler alındı; çocuklar mayınlarda, askerler pusularda, polisler uykusunda katledildi…

Barış ve demokrasi diye diye Türkiye'yi, paralelcilerin Süleyman abisinin taa 26 Ekim 2013'te haber verdiği üzre “çatışmalı ortamın” içine soktular.

O kadar ki, içlerinde “İç savaşı Cizre'den başlattık” diyenler bile oldu.
Sayın Bağlamacı da mahcup olacağına, Aydın Doğan'ın ve mülâanecilerin kanalında şakımayı sürdürdü: Enva-i çeşit tevillerin yanı sıra “başbakan askerin cenazesine gidiyor da PKK'lının niye gitmiyor” şeklinde acayip yorumlar yaptı.
Kesmedi, işi “Saray Gladyosu”na bağladı.

Enteresandı…

Her şeyiyle karaya vuran ve savcılığın FETÖ olarak nitelendirdiği “gladyoyu” gündüz gözüyle inkâr ederken, “Saray Gladyosu” gibi müstekreh bir yalanı rahatlıkla terennüm edebildi.

Yahu 80 milletvekili çıkartmışsın, 100 tane de belediyen var, bir de “Türkiyelileşmek” iddiasındasın, “barış ve kardeşlik” lakırdıları da maşallah ağzından düşmüyor, dönüp bir kez olsun Kandil'e desene: “Ne istiyorsunuz bu ülkeden, barajından, köprüsünden, yolundan, okulundan? Bu ülkenin dağlarında elde silah neden dolaşıyorsunuz? Tonlarca patlayıcıları neden şehirlere yerleştirdiniz? Bu ülkenin askerini, polisini, yoldan geçen çoluğunu çocuğunu neden öldürüyorsunuz? Bu halktan oy istedik aldık, 80 milletvekiliyle Türkiye'nin en yüce makamında temsil elde ettik! Bırakın, savaş verilecekse, demokratik savaşımızı hukuk içinde biz verelim…

Demiyor!..

Belki de bunları ne yüzle söyleyeceğim diye düşünüyor. Öyle ya, fakir fukaraya yardım dağıtırken linç edilen 16 yaşındaki Yasin Börü dahil, 53 vatandaşımızın öldürülmesine neden olan o menfur çağrıyı bizzat kendisi yapmıştı.
Hülasa, PKK'ya “hukuk ve demokrasi mücadelemize taş koymayın” diyeceklerine, “İç savaşı tartışabiliriz” diyebiliyorlar.
Evet, bir siyasi parti (HDP) bunu diyebildi. (PKK'nın siyasi kanadı olmak belki de bunu gerektiriyor, bilemiyorum.)

Onlar böyle dedikçe, PKK Eşbaşkanı Cemil Bayık da“Mücadelemize destek olun, HDP'ye oy verin, çünkü verdiğiniz emek artık meyvelerini veriyor…” dedi.
Meyveleri “terör” oldu maalesef.

Terörün ülkesi vatanı coğrafyası ırkı mezhebi meşrebi olmaz.
Terör terördür...
Teröre amasız mamasız karşı çıkmayanların, terörle aralarına mesafe koymayanların, hele hele “iç savaşı tartışabiliriz” diyebilenlerinAnkara'daki terör katliamına karşı çıkmalarının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

NOT 1: Muhafazakar demokrat medyaya minik bir itirazım var: Sayın Cumhurbaşkanımıza saygısızlık yapan, edepsizce hakaret eden bir şebelek buldunuz mu anında gündem yapıyorsunuz? İyi de erenler, “muhalif” denilen kesimde hakkaniyetli çıkışlar yapan hiç mi yok? Lütfen biraz da onları bulun, onları öne çıkartın. Çirkinliklerden yorulduk, biraz da güzellikleri duyalım. Hem “Kürt açılımı”na “hain açılımlar” diyen hem de HDP'ye oy isteyen Kemalist bir faşistin nesini gündem ediyorsunuz? Bırakın düştüğü çamurda istediği kadar ağnansın.

NOT 2: Kimi zaman hastanede sabahlamak zorunda kaldığım için yazılarımda aksama oluyor. Babam için dualarınızı bekliyorum.

Yorum Gönder