Home »
Posts filed under çözüm süreci

Yeni bir Çözüm Süreci'nde HDP'nin muhatap alınması gerektiği, böylece Selahattin Demirtaş'ın PKK'ya karşı tavır alabileceği dillendiriliyor.
Yeniden İrlanda ve İspanya örnekleri gündeme getiriliyor.
Saflık mı desem, cehalet mi bilemiyorum. Bir defa şu konuda anlaşalım. IRA ya da BASK sorunlarının Türkiye'de yaşananlarla alakası bile yok.
Doğru, IRA'nın bir asırlık mücadelesinde öldürdüğü insanı PKK buralarda bir yılda katlediyor ama mevzu sadece büyüklük ve yaygınlıkla da alakalı değil. Yeni operasyonların başladığı bölge ilçelerine bakarak bile, sözü edilen örneklerle bizdeki mevzunun yapısal farklılıklarını görebiliriz. Bölgedeki dengeleri cesaretle dile getirirken vicdanını ve hakkaniyetini de koruyabilen Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu'ndan dinleyelim:
"PKK, Sur'daki gibi halkı rehin almasın diye Şırnak, Nusaybin ve Yüksekova'da Kürt halkı evlerini terk edip gidiyor ki devlet, PKK'yı orada da bitirsin."
Evet PKK'nın arkasında "bizim için savaş" diyen bir halk yok. Bu açığı kapatmaya çalışan aldığı oyu PKK'ya tahvil etmeye kalkan HDP.
Şimdi "PKK'nın önünde giden" HDP çözümün aktörü olacak öyle mi? Hani şu Öcalan'ın geçen marttaki "silah bırakma kongresi düzenleyin" talimatını ıslık çalarak duymazdan gelen "siyasiler" değil mi sözünü ettikleriniz?
E madem bir de Hükümet'in ne yapması gerektiğini söyleyin bari. Öcalan'ın bile adaylarını Kandil'in belirlediğini yüzlerine vurarak onursuzlukla suçladığı partinin yöneticilerine, yeniden "önderliğe" dönmeleri nasihati mi verecekler mesela?
Hele "Muhatap HDP çünkü konu demokratik haklar" diye hiç mırıldanmayın artık. Yıllardır tekrar ediyorum, devlet halkının bir kesiminin gasp edilmiş demokratik haklarının iadesini pazarlık konusu yapamaz. Öyle ya, devlet bir siyasi grupla anlaşamazsa bu ödevini yapmaktan vaz mı geçecek?
Çözüm Süreci'nde amaç silahı elinde tutanın bu yöntemden vazgeçmesini sağlamaktı. Yani muhatap doğrudan, bürokratik kanallar vasıtasıyla diyalog kurulan örgüttü.
E o da olmadı. Kandil aracı Öcalan'ı baypas etti. Bu cesur siyasi adımı Suriye'deki gelişmelere endeksledi. İlk kez bir Cumhuriyet hükümeti barış için çalışırken, onlar savaş hazırlığı yapmayı tercih etti. Bir fırsat kaçtı.
Dolayısıyla yeniden Çözüm süreci diyenler illa bir "müzakere" önereceklerse cesur olup muhatap PKK desinler. Aynı hatada ısrar etmeye kimseyi ikna edemezler belki ama hiç olmazsa tutarlı olurlar.
O halde HDP'yi siyaset kanalları içinde tutmak isteyenlerin yapmaları gereken şey yakın zamandaki özeleştirisi verilmemiş suçları, hataları onlar adına affetmek, gönüllü cilalama faaliyetine soyunmak değil. HDP'ye ısrarla, dünyanın her yerinde olduğu gibi, yasal partinin illegal kanadı yumuşatma, geriletme misyonu üstlendiği, kendilerininse tam tersi bir işlev yüklendiklerini hatırlatmak.
Tabii tüm bu sözlerim niyeti iyi olanlara ve az biraz ciddiyet sahiplerine. Çünkü konuştuğumuz şey insan canı, bir ülkenin geleceği, geyik yapmıyoruz.

Bakmayın siz, terör saldırılarının ardından "şiddetin her türlüsüne karşıyız" girizgâhlarıyla başladıkları "faili belli olmayacak şekilde terörü telin" tiratlarına.
Dertleri günleri terör örgütlerinin kanlı saldırıları sonrası eksiği gidermek. PKK- PYD, DHKP- C, DAEŞ, şu bu, hayatı durdurmak için kentleri kana buluyor. Ertesi gün bu zevat sivil toplum kuruluşlarıyla, siyasi partileriyle, sendikalarıyla bir araya gelip "hayatı durduralım" bildirisiyle genel grev çağrısı yapıyor, sokağı gösteriyor.
Yabancı ülkelerin istihbarat servisleri tetikçi örgütleri eliyle, aralarında çocukların da bulunduğu sivilleri katlederek ülkenin halkına, yönetimine, parlamentosuna örtülü mesajlar veriyor. Kodu açmak medyalarına, gazetecilerine düşüyor. Örgüt saldırıyı üstlenip üstlenmemeye henüz karar verememişken, yaşını başını da almış bir kadın gazeteci çıkıyor, altında kendi imzası olan örgüt ültimatomunu okuyor: "Derhal hükümet istifa etmeli. AKP-CHP koalisyonu kurulmalı..."
Kendisine, "kaçmak için 100 bin dolar nakit ve helikopter de ister misiniz" diye sormak lazım sanırım. Teröristler bombayı kalbimize koyuyor, düğmeye basıyor dönüp arkalarına bile bakmadan gidiyor. Televizyonlardaki, gazetelerdeki, sosyal medyadaki destekçileri de bakmıyor, acımıza henüz yerde yatan ölülerimize...
Başlıyorlar katilin kimliğini gizlemeye, kaçışına yardımcı olmaya. Tecavüzcü erketesi gibi, sıkışınca dikkatleri başka yere çekmeye çalışıyorlar. Eylemi lanetleyemedikleri için, terör saldırıları sonrası her devletin soruşturmanın sağlığı için uyguladığı yayın sınırlamasını kınıyorlar. Bir kişi de çıkıp bunlara "Yahu olay yerinden canlı yayında sansürleniyoruz denir mi, bizi aptal mı sanıyorsunuz" demiyor.
Devlet saldırının ardından makul bir süre geçince teröristin örgütüne ve kimliğine dair delilleri açıklıyor. Başka zaman bomba sesinin aksisedası sürerken "devlet de failleri yine bulamadı ha" diye sırıtan akademikler, bir anda başımıza "gerçeğin rengi gridir" diyen Andre Gide kesiliyorlar.
Tıpkı geçen gece bir TV programında Ankara saldırganına dair hükümetin açıkladığı somut delilere "inanamayan" akademisyen gibi.
Aynen şöyle söyledi: "Sayın başbakanın elinde bu konuda somut istihbari veriler olduğunu varsaysak bile bu açıklamanın bence biraz acele olduğunu düşünüyorum!"
"Allah hocamızın bir anda müridi olduğu agnostisizmine zeval vermesin" diyelim ve geçelim örgütün gönüllü, ücretli ya da eş durumundan avukatlarına. Onların görevi de örgüt saldırdıktan sonra teröristlerin savunulmasında uluslararası hukukta da kullanılabilecek argümanlar üretmek.
Örneğin geçen bir televizyon programında izledim. Bir gazeteci ağabeyimiz, "Şimdi bir defa ne terör ne değil ayırmamız lazım. Burada bomba askeri bir hedefe yönelik yani..." türünden cümleler kuruyordu. Yani'si terör değil gerilla saldırısı diyor kendileri. Dün ATV'deki Kahvaltı Haberleri'nde saldırının yapıldığı noktadan canlı yayındaydık. Bu tezin sahibi ağabeyimiz, olay yerinde, etrafı polis kordonuyla çevrilmiş çocuk parkı görüntülerimizi izlemiş midir dersiniz? Umarım izlememiştir!
Ha bir de Çözüm Süreci'nde devlete "operasyon yapıyor" diye kızarken şimdi silahlar konuşunca bu kez devlete yine "operasyon yapıyor" diye celallenenler var ki onların bir tek ayaklarında mekap'ları eksik zaten.
7 oldu mu bilmiyorum ama üzgünüm yerim bitti. Kaldı ki ne kadar örnek verirsem vereyim bulamayacaksınız, bombanın fitilini ateşleyen teröristten yukarıda saydıklarımın ve sayamadıklarımın farkını.
Bence artık kabul edin.
Melih Altınok