Pop-stardan savaş çağrısı



Bir terör örgütü ne kadar büyük, ne kadar kanlı bir saldırı gerçekleştirirse gerçekleştirsin kendi başına bir iç savaşı başlatamaz. Ama 6 milyon oy almış bir siyasi partinin başkanı halkı silahlanmaya çağırırsa bütün ülkeyi saracak büyük bir savaş yangınını tutuşturabilir. Suruç'taki büyük katliamın ardından HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın yaptığı da bu oldu. Kürtleri silahlanmaya ve kendi güvenliklerini sağlamaya çağırdı. Demirtaş'ın bu sözleri kuşkusuz büyük bir sorumsuzluk örneğidir; sağduyudan yoksun, sorumsuz açıklamalardır; fakat keşke bunlar sadece tepki ve öfkeyle sarf edilmiş sözler olsaydı; Demirtaş'ın sözleri, iç savaş çağrısı yapmak anlamına geliyor ki, bir yandan IŞİD markası altında geliştirilen terör saldırılarıyla, diğer yandan PKK ve HDP'nin silahlı ve siyasi zorbalığıyla Türkiye adım adım Irak ve Suriyelileşmeye doğru sürükleniyor.

'GÜLER YÜZLÜ' ŞİDDET

Ne tuhaftır; eline saz verip güzellemeler yapılan, "genç", "temiz yüzlü", "zeki" bir pop-star olarak sunulan Demirtaş, siyasi tarihimizin en kanlı çağrılarını yapan siyasi aktör oldu. Güler yüzle, esprilerle milletin önemli bir kesiminin gönlünü kazanan bu lider, her fırsatta bu milletin canına, birliğine, huzuruna, beraberliğine kast ediyor.

Güç çevrelerinin Türk siyasetine kazandırdığı Demirtaş, 6-7 Ekim'de halkı sokağa döküp 50'den fazla vatandaşı öldürttü, Suruç katliamının ardından da 50 bin insanın ölümüne yol açacak iç savaş kışkırtıcılığı yapıyor. Bu toprakları ateşe vermek elbette tek başına  Demirtaş'ın şahsına indirgenemez; Demirtaş, Türkiye'ye operasyon yapan devasa gücün vitrine yerleştirdiği aldatıcı bir yüz.

EN KÖTÜ SENARYO

Devlet ise maalesef terör ve onun siyasi alandaki aktörlerini çaresizce izlemekle yetiniyor. Devletin kurumları ne kadar birlik içinde? Devlet dediğimiz mekanizma gerçekten ayakta mı? Türkiye bu işe el koyamazsa Türkiye'ye el konulacak. Türkiye, sistemli bir şekilde kaosa sürükleniyor. Adım adım gidiyor bu süreç; önce bir IŞİD markası yaratıldı, ardından bu terör grubunun AK Parti ve Türk İslamcılarıyla bağı kuruldu ve sonra da bombalar patlamaya başladı. Bundan sonra iç savaş, çatışma ve Türkiye'nin yeniden şekillendirilme süreci devreye girecek. Terörle tanzim edilecek Türkiye'de ise AK Parti'ye yaşam şansı tanınmayacak; İttihatçılar gibi sürek avına uğrayacak, bu topraklardan silinmeye çalışılacaklar. Gelen büyük terör dalgası ve arkasındaki siyasi hedefler analiz edilmezse sonuçları Türkiye için çok ağır olacak. Gezi ve 17 Aralık'tan bu yana Türkiye bir Fetret dönemi yaşıyor. Bunu sona erdirme zamanı geldi de geçiyor. Mevcut siyasi kadro ya devlet olacak ya kurban. İkisinin arasında bir çıkış formülü yok. Türk İslamcılarına önerilen "Büyük uzlaşma", "ılımlılık" aslında devletin birliğini bozmak ve cepheyi dağıtmak için kullanılan bir kandırmacadan ibaret. Bu toprakların çocukları ya devlet olmayı başaracak ya da siyaset sahnesinden silinecek.

Yorum Gönder