Home »
Posts filed under Washington
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün yaptığı açıklamalar çok önemliydi.
"İradesini başka ülkelere verenler 79 milyonluk Türkiye gemisini batırmak için ellerinden geleni yaptılar." diyordu. Evet bu memleketin iradesi başka ülkelerin elindeydi. 100 yıldır süregelen buydu. Alışkanlık yapmış, sıradanlaşmıştı artık.
İradeyi verirsen asla idare edemezdin. Artık bu memleketi yönetmek isteyenler Washington'da siyasetten ve CIA yöneticilerinden izin alır hale gelmişti.
New York'ta baronlarla masaya oturmak, IMF kapısında şirin görünmek zorundaydı. Avuç açıyorduk okyanus ötelerinde "Allah rızası için bize üç kuruş ver" diyerek. Berlin'de, Londra'da kapalı kapılar ardında "Emrinizdeyim" diyen çoktu bu memlekette. Tel Aviv'e neredeyse ülkenin anahtarını teslim eder hale gelmiştik. Bu memlekette yükselmek isteyen soluğu ya Londra'da alıyor, ya da New York'ta kapı kapı geziyordu. İş öyle bir hale gelmişti ki; İradesini başka ülkelere teslim edenler "Arkamda Amerika var, İngiltere var" diye gururla dolaşıyordu Ankara sokaklarında. Öyle bir hale geldiler ki, bunu açıkça beyan ve teşhir etmekten kaçınmıyorlardı artık. Bir GÜÇ gösterisi olarak sahaya sürüyorlardı irade satışlarını.
ABD istihbarat örgütlerinin en tepesi NSA ajanı Wayne Madsen boşuna söylemiyordu ahaber'de Yazboz'a verdiği röportajda...
"Sizde Amerika'ya çalışacak gönüllü o kadar çok ki" diye... Para alanlar vardı iradesini satanlar içinde. Ama bedavaya gönüllü çalışanlar daha çoktu. Nasıl 100 yılı aşkın süre öncesinde bu ülkeyi yönetenler mason localarında "Almancı mı olacağız İngilizci mi" diye birbirine girdiyse durum 100 yıl boyunca da aynıydı. Almancılar İngilizcilere, İngilizciler Almancılara suikastler düzenliyordu bu topraklarda. GÜCÜN olduğu yere koşanlar, iradelerini satarak bu ülkede kukla GÜÇ olmanın peşindeydi. İktidara geldiklerinde New York Times'da bir makale yayınlansa Türkiye karışıyordu. The Economist iki satır Türkiye'yi eleştirse boğazda ağıtlar yükseliyor, ulaştığı Ankara çalkalanıyordu.
"Battık, bittik, mahvolduk" diye koca koca adamlar kürsülerden bağırıyordu.
Dışarıdan gazete kağıdındaki makaleyle yönetilir hale gelmiştik. Durum aynen böyleydi bu topraklarda. Şimdi hergün o sayfalarda çarşaf çarşaf yazılıyor. Erdoğan'a, Türkiye'ye saldırıyorlar, Ankara tınmıyor.
Cumhurbaşkanı kürsüye çıkıyor "Bana bak Avrupa" diye söze başlıyor. Geçmişte de "Bana bak" derlerdi ancak bu başka bir anlamdaydı. Geçim derdi olanların kullandığı "Bana bak, yardım et, kolla" anlamındaydı o girizgahlar. İşte bu alışkanlık ve korkaklıkların artıkları maalesef hala var bu memlekette. Onun için Cumhurbaşkanı Erdoğan "Eski Türkiye'nin elitleri her türlü ihanete girdiler. Biz tehditlere asla boyun eğmeden yolumuza devam ediyoruz" diyordu. 2002 yılında IMF kapılarında dilendiğimiz günleri hatırlatıyor, son Davos'ta IMF başkanına söylediklerini şöyle gündeme getiriyordu;
"Siz bize siyasette yön veremezsiniz. Siz daha ileri gidemezsiniz." Geçmişte bunu biri söylediği zaman kendini kapı önünde buluyordu. Onun için söyleyen hiç çıkmıyordu. Hatta boğazdan yalılardan durumumuz iyiyken bile "IMF'den borç alalım, kriz geliyor" diye tellal olanlar vardı.
"Kriz bizi teğet geçecek" dendiğinde İngiliz aksanıyla kahkaha atanlar çoktu. Evet, bu topraklarda 100 yıldır örtülü bir irade egemenliği kuranlar Ankara'yı kaybettiler, şimdi geri almaya çalışıyorlar. Geçmişteki alışkanlıklarından olsa gerek yine yalılardan bağırıyorlar. Klasik numaraları partileri el geçirme operasyonları yapıyorlar. Şu anda CHP'den memnunlar, MHP'yi ele geçirmeye çalışıyorlar. TÜSİAD'ı dürtüyorlar, teröriste silah yağdırıyorlar. Hakkari'deki dünkü saldırı "Avrupa'ya destek" saldırısıdır. İradesini başka ülkelerin eline verenler 79 milyonluk Türkiye gemisini batırmak için bu memlekette köprüler, yollar, havaalanları yapılmasın diye insanları sokağa döktü. "Alışveriş yapmayalım da, ekonomi batsın" diye tweet'ler attı. Batı beslemesi teröre arka çıktı üniversitelerden, siyasi cüppe giyenlerden, aydın görünümlü karanlık kalemlerden. Ama hep kaybettiler. Ve kaybetmeye de devam edecekler. Başkanlık Sistemi gelecek diye onun için kahroluyorlar. Çünkü, Başkanlık Sistemi, halkın iradesi olacak.
Satın alınamayan o büyük güç, büyük irade!
Bekir Hazar

Washington'dayız... Buradan yazılacak çok şey var. Ama konuştuğum çok önemli bir Amerikalı "Sen bakma bizim kontrolümüzdeki medyaya.
Yazılanlara takılma. Erdoğan gittiği zaman Ortadoğu'da kiminle oturup konuşacağız.
Ayrıca ondan hafif de olsa çekindiğimiz gerçek... Erdoğan olmadan Ortadoğu yoluna konulamaz..." dedi.
St. Regis'ten çıkarken telefonum çaldı. Çok önemli bir dostum arıyordu. "Buluşalım" dedi. Amerikan devletinin tam içinden, sözü geçen ve dediği çok ama çok ciddiye alınan dostumla Georgetown'da bir araya geldik... Key Bridge'e kadar yürüdük. Yaşı iyice ilerlemesine rağmen benden daha diri ve enerjikti...
Washington ile ilgili daha önce hiç duymadığım notlar paylaştı.
Buradaki yani Mc Lean'daki CIA merkezinin nasıl çalıştığını, etkili isimleri, aileleri, yapılmak isteneni bir bir aktardı...
Sohbet hiç bitmesin istedim.
Ama onun da benim de yapacak işlerimiz vardı. Güneşli pırıl pırıl bir öğle vaktinde CUPCAKE'in önünde biten keyifli bir sohbet oldu...
Okuyun siz karar verin!
Amerika ne yapmak istiyor? Dertleri ne?
Açık konuşalım...
Lütfen!
ABD, dünyaya hakim olmak için her yolu deniyor. Yakın zamanda yapılan çok özel bir toplantıda ......... ........... "ABD, dünyayı yönetmesi için seçilmiş bir ülkedir. Bunu herkes kabul eder ama sesini çıkartamaz" dedi.
Amerika bu gezegende tek başına yaşamıyor. Güçlü olduğu ortada. Ama çok iddialı değil mi bu? İtirazı olan yok mu?
Buna itirazı olan ilk ülke İngiltere oldu. Kraliçe'nin en sadık adamı ......... .........., bunun kabul edilemez olduğunu ve ısrar sürerse kendi adımlarını atacağını anlattı. Hem de burada, Washington'da herkesin gözlerinin içine baka baka...
Atıldı mı?
Evet atıldı. Afrika ve Ortadoğu'da birçok bölgede ABD-İngiltere ortak gibi görünse de çok ciddi rakip...
Washington Londra'ya yanaşmak isteyen pek çok devlete, lidere, kuruma fatura çıkardı. Buradan Beyaz Saray anlamı çıkarma. Pek çok şeyden onların daha sonra haberi olur. Başkan'a sorulmadan büyük bir savaş yürütülüyor.
Açar mısın biraz?
Seninle dostluğunu bildiğim, benim de dostum olan isim bunları açıkladı... Amerika'nın GUANTANA MO gibi başka hapishaneleri var. Slovenya, Çek Cumhuriyeti, Mısır, Polonya gibi 20'si Avrupa'da, 25'i ise Afrika ve Asya'da gizli hapishanesi var. Bunların hemen hemen hepsinde İngiliz ajanlar mahkum. James Bondlar tutsak. Kimseyle görüştürülmez. Haber verilmez...
Çok büyük bir savaş yaşanıyor. İşkencelerin en ağırı bu hapishanelerde yapılıyor.
Birçok gazeteci bununla ilgili haber yapmak istedi ancak kimse buna cesaret edemedi.
Çok ileri gidenlerden bir kaçını gören olmadı...
Washington, Avrupa ile de mücadele ediyor. Bu devam edecek mi?
Elbette. Yıkacaklar oraları.
Dağıtacaklar. Futbolla bile bu mesajı verdiler... Futbolun merkezi tartışmasız İsviçre...
Ama burasının Amerikan toprağı olmaması bu işin onlara bırakılacağı anlamına gelmiyor.
Çok özel yetişmiş CIA ajanları İsviçre'ye gidip orada adam tutukladı. İsviçre vatandaşlarını!
Sizde de benzeri durumlar gerçekleşti. Mesela Biden geldi rengini belli etti, içerideki gazeteciler çıktı.
Belki sen bunu kabul etmeyeceksin ama durum budur... Bizim İsviçre'de yaptıklarımızı onlar bize yapabilir mi?
Kesinlikle HAYIR.
CIA böyle operasyonları firesiz ve pürüzsüz yaptığı için de dünyanın her yerinde gücü artıyor. "Avrupa'yı diz çöktüren bize ne yapmaz ki" noktasına geliniyor...
Peki koskoca Avrupa böyle bekleyecek mi?
Beklemeyeceklerini biliyoruz.
Şu an harıl harıl istihbarat toplantıları yapılıyor. Eğer dağılmamak için direnirlerse ciddi karşılık verebilirler.
İngiltere ve Fransa özellikle Amerika içinde operasyon kabiliyeti olan iki ülke... Zayıf noktaları kaşımak isteyecekler.
Ama önce KRİPTO , IŞİD mensuplarını bulmaya çalışacaklar. Çok gizli ve eğitimli IŞİD'çiler Avrupa başkentlerinde... Bunları tespit ettikten sonra karşı hareket planlıyorlar. Fakat işleri zor.
Çünkü yedekte başka yapılar bekletiliyor. Ama onlar da ilk kez birlik gibi hareket edecekler... Göreceğiz...
Mali operasyon gündemde var mı?
Washington Avrupa'dan gelecek karşı hamleye anında PARA üzerinden cevap verecek. Hazırlıklar bu yönde...
Bir bak son bir kaç yılda hangi Avrupalı bankalar radara yakalandı ve ceza ödedi. Bunlar hep uyarı. İlk hamle yapıldığı an arkası gelecek. Burası saldıracak... Bunu bilen aileler paralarını buraya getiriyor.
Türkiye'den de gelen çok...
Unutma nasıl Türkiye saniye saniye dinleniyor ve izleniyorsa Avrupa da aynı şekilde... Bunu bilenler de teknoloji devlerini VERGİSİZ ve artı destekle yanlarına çekmek istiyor! Apple gibi Google gibi... Kavga büyük yani...
Başkan kim olacak peki?
Geçenlerde Hillary'nin doğum günü vardı.
Biliyorum, duymuştum...
Peki kim düzenledi biliyor musun? Parayı veren organizasyonu yapan kimdi.
Kim?
Lynn Forester de Rothschild...
Bazı çevreler Beyaz Saray Erdoğan'a yeterli sıcaklığı göstermedi diyor! Ne dersiniz?
Bunun bir ölçüsü, gelen liderler bazen Blair House'da kalırdı. Bu yakınlık göstergesiydi. Erdoğan da Başbakan iken burada kaldı.
Ama kendi aşçılarının pişirdiği yemeği yedi! Bir de kimse bilmez, bu binanın BODRUM KATLARINDA , CIA yerleşmiştir. Her misafiri gece gündüz dinler. CIA'nın elinde bu nedenleKONUKLARLA ilgili kocaman bir arşiv vardır... Ne yani Erdoğan gidip burada mı kalsaydı!
İlişkilerin sıcak olduğunu göstermek için güvenliğinden mi vazgeçseydi! Aşağıda büyük tüneller vardır ve istihbarat birimleri merkeze buradan bağlanır. Buna teslim olmamak iyidir. Bazen buradaki aşırı ilgi işlerin ters gittiğini gösterir.
Görünüşe aldanma...
Ergün Diler

Washington'da Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhinde slogan atanların arasında Türkiye'den firar eden "Gülen Örgütü" üyesi isimleri de görünce "Bu olsa olsa 1 Nisan şakasıdır" diye düşündüm önce... Hatta "Bu şakanın daha da etkili olması için, Fethullah Gülen'in de oraya gelip kaldırımda yeni bir beddua üretmesi hoş olurdu" diye düşündüm.
Şaka değilmiş
Ancak şaka falan değilmiş bu gösteride "Gülen Örgütü" üyelerinin terör örgütlerinin üyeleri ile birlikte yer almaları... Demek ki bütün iddialar doğruymuş. Türkiye'nin dirliğini, düzenini ve itibarını hedef alan tezgâhlar söz konusu olduğunda bu "Cemaat"in imamları, yatakta şeytan olsa bile onun yanına kıvrılıverirlermiş.
Galiba burada sorulması gereken soru "Biz yıllarca Fethullah Gülen'in yargıda ve poliste örgütlenmesini nasıl görmedik, asıl amacını nasıl oldu da anlayamadık" şeklindedir. Gerçi Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşmasında "Uyumuşuz" diyerek, yılların ihmalini kabul etmişti.
İlk kez oluyor
Ama bu derin uykunun nedenini anlamak da mümkündür... Çünkü Cumhuriyet tarihinde bu tür bir örgütlenmenin "Derin Devlet"in yerine geçtiği gibi bir örnek yoktur. Kamu görevlerine alımları düzenleyen sınavların sorularını ele geçirip bu sınavları örgüt mensuplarına veren, düzmece kanıtlarla yargıyı hukuk dışı kararlara yönlendiren, iş dünyasına şantaj yaparak onları esir eden bir Cemaat örgütlenmesini rüyamızda görsekinanır mıydık?
Neyse... Çok geç de olsa uyandık artık. Halimizi o fıkradaki kadının durumuna benzetebiliriz.
Gecikerek anlamak
Adam salondaki koltuğunda kahvesini yudumlarken, gazete okuyormuş. Eşi de yatak odasında etrafı topluyormuş. Derken içeriden eşinin sesi gelmiş. Kadın giderek yükselen bir sesle sayı sayıyormuş...
- Bir, iki, üç, dört... Yirmi, yirmi bir, yirmi iki...
Adam gazetesini bırakmış ve eşinin feryada dönüşen sayı saymasına hayretle kulak vermiş. Ve sonunda eşinin neyi saydığını "İmdat" diye bağırmasından anlamış... Kadın "Otuz dokuz, kırk" dedikten sonra "İmdat, bu bir kırkayak" diye bağırmış.
Bakalım ABD bu örgüte yataklık etmenin sonuçlarını görerek, ne zaman uyanacak?
Mehmet Barlas